Bolca sürpriz kaçıran vardır!
Kitaplar, özellikle kaliteli kitaplar, denize atılmış bir olta gibi gelir bana bazen. Misinasının ucunda birden farklı yem, hepsi farklı balıkları çekecek şekilde. Her kitap yapmaz/yapamaz bunu ama; bazıları tam da böyle hissettirir. İşte bu kitap da öyle bir kitap. Düşünce denizine atılmış bir olta, ucundaki çeşitli
Sebepsiz sevdik bazısını.
Neden aramadan sadece sevdik.
Gözlerini, ellerini, yüreğini..
Sorgusuz sualsiz sevdik.
Gülen yüzünü, sıcacık dokunuşunu, rengârenk dünyasını…
Mutlu olduk kimi zaman kimi zaman gözyaşı döktük.
Kimi zaman şah damarımız kadar yakın olduk birbirimize
kimi zaman çok uzak.
Hep sevdik bazısını sebepsiz.
Bir çocuk
Çocukluğumun ilk yıllarından net bir şekilde hatırladığım sadece bir sahne var, belki sen de hatırlarsın. Bir gece hiç susmadan 'su istiyorum' diye ağlıyordum, susadığımdan değildir ya büyük ihtimalle biraz sinir bozucu olmak ve biraz da kendimce eğlenmek içindi. Çok sert birkaç tehdidin işe yaramaması üzerine beni yatağımdan almış, avluya bakan balkona taşımış ve kapıyı kilitleyip bir süre pijamalarımla orada yalnız bırakmıştın. Bunu yaparak hata ettiğini söylemeye çalışmıyorum, huzurlu bir gece için belki de tek çözüm buydu ama beni yetiştirme tarzının ve üzerimdeki etkinin nasıl bir özelliğe sahip olduğunu anlatmaya çalışıyorum. Bu olay sonrasında bir süre için gerçekten de uyumlu bir çocuk oldum sayılır ama içten içe yaralanmıştım. Yapım gereği, su istemek gibi basit bir harekete kapı dışarı edilecek kadar korkunç bir şekilde karşılık verilmesini birbiriyle bir türlü bağdaştıramadım. Yıllar sonra bu dev adamın, babamın, yani mutlak otoritenin her an odama öylece girip adeta sebepsiz yere beni yatağımdan alarak balkona çıkaracağını, onun için ne kadar da önemsiz göründüğümü düşünerek acı çektim.
Bugün oturdum yarım saatliğine seni düşündüm
Yüzüm kızardı, karnıma ağrılar girdi ve sanki bir suç işlermiş gibi seni düşündüm
Yüzünü, elimle incelediğim dudaklarını
Seninle bir gelecek inşa ettim kendime
Bütün gün dışarıda olup daha hava kararmadan içinde olduğumuz dört duvar
Ne şenlik ama
Sen o sıralar ne yapıyordun bilmem
Uykun vardır şimdi akşam saatleri
Açmış bir film izler durursun yorulmuşsundur
Belki sende benim gibi uyuyakalmışsındır
Aynı zamanda aynı şeyleri yaparız hep
Aynı anda aynı şeyi düşünürüz
Bugün oturdum yarım saatliğine seni düşündüm
Yarım saat dediğime aldanma
Uyuyakalmışım sonra
Uyumuş muyum sarhoş mu olmuşum bilinmez
Sen okuma yazdıklarımı görürsen düşünür durursun
Bil de isterim aynı zamanda sebepsiz
Bugün oturdum yarım saat seni düşündüm.
Cihan
Anne bak ben de yaşlanıyorum.
Yüzüm,ellerim,hele de gözlerim.
Gülmediğim zamanlarda da duruyor etrafındaki çizgiler.
Gençliğimin o ışıltısı sönüyor gözbebeklerimde...
Anne bak yaşlanıyorum ben de.
Yavaş yavaş ağrımaya da başladı dizlerim merdiven çıkarken.
Ayakta kalamıyorum üstelik eskisi kadar...
Anne dedim ya yaşlanıyorum işte .
Tüm duygularım,kalbim hele de ruhum.
Daha bi oturaklı oldum,
Ölüyor içimdeki sebepsiz neşe,
Teslim oluyor zaman denen acımasız katile...