21 deli kadının öyküsü! (bölünmüşlüğü, parçalanmışlığı, doğup da ölememişliği, ölüp de tabutuna sığamayışı, yanıp da tutuşamayışı, tutuşup da sönemeyişi) Çünkü kadınların dünyası normalinden bir iki adım geri başlar. Güçlü olmakla mükelleftir onlar! Ülkeler, coğrafyalar, şehirler onları güçlü olmaya zorlar. Güçsüzlüğünde ezmeye "hazır ol"da beklerler. ''Bu şehir öyle bir şehir ki, küçük bir kız üzülür, üzüldüğü anlaşılmaz. Kuşlar cehennem çığlıklarıyla ötüşür, duyan olmaz. Bir ağaç acıkır, kimse... hiç kimse umursamaz.'' diyor ise bir deli kadın bundan. Hiç yaşamamış, yaşayamamışların öyküsü.
Az önce ben ne okuyup da bitirdim, hangi boşluğa düştüm de tırmanıp tırmanıp aynı yere vardım. Bir labirentin içinde gezdim, deli olmayı içimde normalleştirdim. Yabancı memleketlerde ömrümü derleyip, doğduğum yerde sonlandırmayı kabullendim. Babalar, oğullar, anneler, yılanlar, kediler, sokaklar, düşler, düşüşler, çıkışlar, çıkamayışlar. Deliler sadece acı mı çeker ey #MineSöğüt ya da acılarından mı yerler kafayı? Çok mu düşünür deliler, çok mu bilir? Sığdıramaz mı kütlesi düşük beyin o kadar düşünmeyi? En güzel de deliler düşünür sanırım. Bir ara düşünmeden edemedim sahi sen de mi delisin Mine Söğüt? ''Türkiye herkesin üzgün olduğu bir ülke'' derken kendi yıkılmışlığını mı anlattın bizlere? Doğup da yaşamak istemediğin ama ölmek istediğin ülkende herkesler mi üzgündü?