Bundan...
107 yıl önce...
Ramazan'ın ikinci günü...
Yer Çanakkale'de bir siper....
Bir asker kızına mektup yazıyor, belkide son saatleri...
"Benim güzel kızım, Bu gün Temmuz 14, Ramazan'ın ikinci günü. Şeyhülislam oruç tutmayabilirsiniz diye fetva verdi, Ama benim içim rahat etmedi. Oruca niyetlendim. Sahur vakti çalıların arasında iki kök çiriş (pırasadan daha küçük bir ot) buldum. Onlarla sahur ettim. Gündüzü yeni siperler kazdık.
Hiç susamadım. Taarruz arttı.
Kafamızı çıkaramadık.
Akşam olunca bir asker ezan okudu.
Siperin içinde matara elden ele dolaştı. Orucumu su ile açtım.
Zannettim ki sadece ben oruçluyum.
Meğer bölüğün hepsi oruçluymuş. Matara en son bana geldi.
Geldi ama ben kendimden utandım.
Arkadaşlarım hepsi sahursuz oruç tutmuşlar.
Ben ise iki çirişi yediğim için arkadaşlarıma karşı kendimi mahcup hissettim.
O gün oruçlu şehit olan Erzurumlu, Darendeli, Yeniceli memleketin her yerinden şehit olan arkadaşlarımın hakkını nasıl öderim diye gözyaşı döktüm."
İşte Çanakkale'yi bu ruh kurtardı....
Allah'ın selam ve rahmeti hepsinin üzerine olsun... Mekanları cennet olsun....
Tarihin gördüğü, en tutkulu aşklardan birisi de hiç kuşkusuz Naciye Sultan ve Enver Paşa’nın aşkıdır.
Bu eser, kabaca Enver paşanın yurt dışına çıkmak zorunda kaldığı (Çünkü 1.Dünya Savaşı sonunda İngilizler, İttihat ve Terakki Cemiyeti yöneticilerine karşı bir tutuklama emri çıkartmıştır. Bu yüzden o ve diğer arkadaşları mücadelelerine yurt
Allah Resulü’nün (sallallahu aleyhi ve selem) uygulamasına baktığımızda kadına toplumsal anlamda ciddi roller yüklendiği görülmektedir. Kadın sahabiler, “ev merkezli” hayatları içerisinde cemiyetin bir çok ünitesinde görev almışlardır. Ümmü Atiye Efendimizle 7 gazveye katıldığını bildirmektedir. Hz. Aişe ve Ümmü Süleym Uhut’ta görev almıştır. Hayber kuşatmasında ordunun içerisinde altı tane kadın sahabi vardır. Nesîbe binti Ka’b Uhut’ta Allah Resulü’ne muhafızlık yapmıştır. Ümmü Haram Kıbrıs’ta şehit düşmüştür.
Benim güzel kızım...
Bugün Temmuz 14, Ramazan'ın ikinci günü. Şeyhu'l-İslâm, oruç tutmayabilirsiniz diye fetva yayınladı. Ama benim içim rahat etmedi. Oruca niyetlendim... Sahur vakti çalıların arasında iki kök çiriş (pırasadan daha küçük bir ot) buldum. Onlarla sahur ettim. Gündüz yeni siperler kazdık. Hiç susamadım. Taarruz arttı. Kafamızı çıkaramadık. Akşam olunca bir asker ezan okudu.
Siperin içinde matara elden ele dolaştı. Herkes orucunu su ile açtı. Ben zannettim ki sadece ben oruçluyum. Meğer bölüğün hepsi oruçluymuş. Matara en son bana geldi. Geldi ama ben kendimden utandım.
Arkadaşlarım hepsi sahursuz oruç tutmuşlar. Ben ise iki çirişi yediğim için arkadaşlarıma karşı kendimi mahcup hissettim. O gün oruçlu şehit olan Erzurum'lu, Darende'li ve Yenice'linin hakkını nasıl öderim diye gözyaşı döktüm.."
Hz. Yahya (a.s.)'ın peygamberliği çok kısa sürmüş; O, Hz. İsa (a.s.)'ın göğe kaldırılmasından yaklaşık 2,5 yıl önce, M.S. 27 yılının sonunda veya 28 yılının başlarında şehit edilmiştir. O'nun öldürülmesinin sebebi hakkında farklı bilgiler nakledilmiştir. Matta İncili'nde, kardeşinin karısıyla evlenmek isteyen Kral Hirodes'e karşı çıkıp bunun haram olduğunu söylemesi yüzünden zindana atıldığı, Hirodes'in daha sonra da evlenmek istediği bu kadının kızına tutulduğu ve ona ne isterse yapacağına söz verdiği, anası tarafından kışkırtılan bu kızın da Hz. Yahya (a.s.)'ın başını istediği ve bu arzusunun yerine getirildiği anlatılmaktadır. İslâmî kaynaklarda da buna yakın rivayetler mevcuttur. Bu rivayetlerde, açık giyimi yüzünden eleştirdiği kraliçenin kurduğu tuzak sonucu veya kardeşinin kızıyla evlenmek isteyen krala bunun haram olduğunu söyleyerek direnmesi yüzünden öldürüldüğü zikredilmektedir. Onun Kudüs'te değil Şam'da öldürüldüğü de söylenmiştir.
السلام عليكم و رحمة الله و بركاته
Her bir sahâbî , Efendimiz'den ideal kulluk çizgisini kavrama konusunda çok şeyler öğrendiğimiz gibi, Efendimiz 'in ﷺ beyanı ile "yeryüzünde yaşayan bir şehit olan " Talha b. Ubeydullah'ın hayatından da çok şey öğreneceğiz.
**Şahsiyet anahtarının ihlas ve aşk olduğunu görmüştük.
▪︎(Mısırda şehit olan babanın kızına mektubudur.)
Kızım;
Babasının sevgilisi biricik kızım. Şunu iyi bil ki baban hiçbir suç işlemedi. Benim derdim seni korumak ve sana seni koruyacak bir vatan bırakmaktı, büyük bir hapishane değil. Sana son kez sarılamadığım ve o masum yanaklarından öpemediğim için beni affet. Seni veda ve ayrılıkların olmadığı cennetin kapısında bekleyeceğim. Kıymetlim benim, seni seviyorum.
AKP'nin "taşeron-köle düzeni" politikalarının sonucu olarak, Soma' da 301 insanımız can verdi. Posta gazetesi yazan Yazgülü Aldoğan, twitter adresinde "günümüz aydın olamıyor maalesef, isyan edilmesin diye şehit lafı icat ettiler, onlar ne şehit ne gazi, kar yoluna gitti niyazi" diye yazdı.
İşçilerimizi para için kurban ettiklerini, şehit diyerek işin içinden sıyrılmaya çalıştıklarını anlatıyordu. Yandaş medya koro halinde saldırıya geçti. Yazgülü' nün şehitlere hakaret ettiğini öne sürdüler. Halbuki ... Yazgülü şehit kızıydı. Babası yüzbaşı Kaya Aldoğan, Kore' de şehit düşmüştü. Yazgülü, Kuşadası doğumludur ... Kuşadası'nda şehit Kaya Aldoğan'ın heykeli var, adını taşıyan lise var, adını taşıyan meydan var ... Bu şehidin kızına, şehitlere hakaret etti diyorlardı. Yandaş medya, işte bu kadar utanmazdı.
Güzelim, sevdiğim, çocuğum, gülüm
Bir şehit kızısın sen.
Acılı, buruk bir türkü gibisin
Bu acımasız günlerin içinden
Tuhaf bir sıkıntıyla daralır şimdi
Küçücük, kuş kanadı yüreğin:
'Babam nerede, niye gelmiyor
~
Ön Bilgi
Namık Kemal’in ilk tiyatro yapıtı olan eser, Türk edebiyatı'nda romantik tiyatronun ilk tipik örneklerindendir.
Yazarın sağlığında sahnelenişini gördüğü tek oyunudur.
Eserin ilk sahnelenmesinden sonra izleyicilerin heyecana gelerek başlattıkları gösteri ve olaylar; yazarın tutuklanarak Mağusa'ya sürülmesine sebep
Zekiye annesi ve kardeşi ölmüş babasının da öldüğünü düşünen kimsesiz bir genç kız. İslam Bey de vatanına aşık bir genç. İki genç birbirine sevdalanıyor. Ancak İslam Bey'in Zekiye'den büyük başka bir aşkı daha var: Vatan.
İslam Bey 1853 Osmanlı-Rus Savaşı'na gönüllü olarak orduya katılıyor. Zekiye de ona gönlünü kaptırmış bırakamıyor sevdiğini. O da şehit kardeşinin kıyafetlerini giyerek gidiyor cepheye.
Silistre Kalesi, düşman ordusu tarafından kuşatılıyor. Osmanlı'nın her yerinden gelen gönüllüler kaleyi savunuyor. Zekiye, erkek giysileri giyip Adem ismi ile gönüllülerin arasına karışıyor. İslam Bey yaralandığında ona bakıyor. Askerlerin kahramanca direnişi sayesinde sonunda kale kurtuluyor.
Bir sürpriz daha yaşanıyor. Zekiye öldü sandığı babasına kavuşuyor. Hem kalenin kurtuluşu hem de kızına kavuşan Zekiye'nin babası Sıdkı Bey çifte mutluluğu üçe çıkarıyor ve bizim sevdalıları evlendirmeye karar veriyor.
Mutlu son.
Namık Kemal'in, İntibah romanının sonu felaket bitince kafamda kurdum kesin bu kitabın da sonu kötü bitecek aşıklardan birisi şehit düşecek diye ama sonu mutlu bitti hiç beklemiyordum.
Vatan Yahut SilistreNamık Kemal · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 201821,4bin okunma