Yüz yıldır bir tünelin içinde, hayatımdan kesitleri masal dinler gibi dinlemişim sanki. Sanki yedi uyurlardan biriydim ve bir mağarada yüzyıllardır uyuyorken, zaman mefhumumu yitirdim. Sanki gerçek dünyaya dönersem, hayata tekrar uyumlanmakta sorunlar yaşayacaktım. Hayat kadın beni çok etkiledi. Hayat kadar gerçekti. Bir ağaç kadar derindi. O hiç açılmamış mektubu kafamda türlü varyasyonlarla defalarca kez yazdım yazdım sildim.
Şimdi akşam yemeği için hazırlık yapmam gerektiğini düşündüğümde, hayat çok mu anlamsız yoksa hafife alınamayacak kadar derin mi diye düşünceler içindeyim. Dondurulmuş hamsileri tavaya dizmeye hazırlanırken, onlardan biri oluyorum. Zamanın bir anında donmuşum, bütün ömrünü deryada geçirip, deryayı arayan bir balık gibi...
Ve;
"Ekmek almaya giden gelmeyen bebelere sessiz yakılır ağıt..."
'Kuş kaşlı, kış bakışlı çocuk..."
Sen umudun yeşerdiği kocaman gövdeli bir ağacın dallarında çiçek açıyorsun şimdi her baharda elvan elvan...
Gidenlere, kalanlara selam olsun...