Selçuklu devleti, güç, refah ve sınırlarının zirvesinde idi. İran'da o dönemde Güneş ve Ay takvimi olarak iki takvim de kullanılıyordu. Ay takvimindeki hesaplamanın yetersiz olmasından dolayı idarenin, mali hesapları doğru bir şekilde yapamaması, halkla ilgili kayıtların iyi tutulamaması sonucunu doğuruyordu. Bunun üzerine bilge vezir Nizâmü'l-Mülk'ün de tavsiyesi ile bu durumu düzeltmek üzere tanınmış astronomi bilginlerine müracaat edildi. Tanınmış şâir ve astronomi bilgini Ömer Hayyâm'ın (1048-1131) başkanlığında birçok bilgin bir araya getirildi. Ömer Hayyâm'a atfedilen Nevruzname adlı eserde, Melikşah'ın, Horasan bölgesinden de âlimler çağırtıp aletler yaptırdığından bile bahsedilmektedir. Bazı kaynaklar, bir takvim yapmak üzere bu faaliyetin başlatıldığını, bu uğurda 20 yıl kadar faaliyette bulunan bir gözlemevine büyük paralar harcandığını yazarlarken, başka kaynaklar ise bunun sadece bir gözlem programı olup, takvimin ise bir yan teklif olduğunu, ama gözlemevine dair herhangi bir imanın mevcut olmadığını belirtiyorlar.
Bu gelişmenin temelleri Selçuklular tarafından atıldığı hâlde Anadolu'nun İslamlaşma süreci, paradoksal bir biçimde, Müslüman olmayanların hâkimiyeti sırasında derinleşti ve yayıldı. Sonradan Selçuklu yönetiminin zirvesini oluşturacak mimari ve edebi eserlerin pek çoğu pagan Moğolların hegemonyası altında üretildi ve Moğol bürakrasinin ve ordusunun mensupları ile bunların kukla Selçuklu idaresindeki müttefikleri tarafından gerçekleştirilen yatırımlar, Anadolu şehirlerinin çekresini başkalaştırdı.
Reklam
Daha popüler çalışmalarda, Moğollar rutin bir şekilde görmezden gelinir. Sivas'taki Çifte Minareli Medrese gibi Anadolu'nun en ikonik Ortaçağ anıtsal yapılarından bazıları İlhanlı hamiler tarafından inşa ettirildiği hâlde, Türk akademisinde İlhanlı bağlantısını önemsememe eğilimi vardır ve bu gibi yapılar, gerçekte ikisiyle de çok az bağlantılı ya da tamamen bağlantısız oldukları hâlde Selçuklu ve beylik gibi şemsiye terimler altında toplanır.
Gök Medrese (Sahibiye Medresesi)
SELÇUKLU SULTANI III. Gıyaseddin Keyhüsrev zamanında vezir Fahreddin Sahib Ata tarafından bin iki yüz yetmiş bir senesinde yaptırılmıştır. Sahibiye Medresesi diye de bilinen yapı firuze renkli çinilerinden dolayı Gök Medrese ismiyle anılır olmuştur. İki yanında iki minare ile yekpare bir sanat eseri görüntüsü veren ince süsleme işçiliği ile taç kapısı medresenin dikkat çeken özelliklerindendir. Döneminin önemli ilim merkezlerinden olan Gök Medrese'de Sivas ve bölge şehirlerin pek çoğundan gelen talebeler yetişmiş ve uzun yıllar boyunca da bu özelliği devam etmiştir.
Güdük Minare
A NADOLU SELÇUKLU Devleti'nin yavaş yavaş dağılma ya başladığı dönemlerde Anadolu topraklarında pek çok müstakil beylik kurulup kendi bağımsızlıklarını ilan etme ye başlamışlardı. Kösedağ Savaşı'ndan sonra Selçukluların ha kimiyeti tamamen zayıflayınca İlhanlılar bu topraklara valiler gönderip onlar üzerinden bir yönetim kurma yoluna gittiler. Bu dönemde İlhanlıların Anadolu valisi Timurtaş, Mısır üzerine yapılan sefere çıkıp da Anadolu topraklarından ayrılınca aslen Uygur Türklerinden olan Alaaddin Eretna bin üç yüz otuz beş senesinde Sivas, Kayseri ve çevresindeki diğer bazı şehirleri ele geçirip kendi adıyla anılacak olan Eretna Beyliği'ni kurdu. Beyliğin merkezini Sivas olarak belirleyen Alaaddin Eretna tasavvufa gönül vermiş ve ilimden de nasiplenmiş olan oğlu Hasan Bey'i Sivas'a vali olarak vazifelendirdi. Hasan Bey'e halk arasında tasavvufa meyli ve âlimlere olan hürmeti yüzünden Şeyh Hasan deniyordu. Hasan Bey bin üç yüz kırk yedi senesinde genç sayılabilecek bir yaşta dabaz (kurdeşen) hastalığına yakalanıp da ölünce günlerce yas tutan Alaaddin Eretna Sivas şehrinin orta yerineoğlu için bir türbe yaptırdı. Mimari olarak küçük bir minareyi andıran bu türbeye halk küçük minare ya da güdük minare diye isim verdiler. Asırlardır ziyaretgah olarak insanların gidip geldiği türbe halk arasında pek çok rivayet ve hikâyeye de konu olmuştur. İnanışa göre bu türbeye gelip de dua edenler dabaz hastalığına şifa bulurlar.
Sivas Cami-i Kebir (Ulu Camii)
A NADOLU'NUN EN eski camilerinden olan Sivas Ulu Camii, Danişmendliler dönemine ait olup toplu mekân an layışıyla inşa edilmiş camilere güzel bir örnektir. Yapıya ait iki kitabe bulunmaktadır. İnşa kitabesine göre cami, 1196-1197 yılında II. Kılıç Arslan'ın oğlu Kutbettin Melik Şah döneminde Kul Ahi tarafından yaptırılmıştır. Diğer kitabe I. İzzettin Keykavus dönemine ait onarım kitabesidir. 1212 yılında yapılan onarımlar sırasında yapıya dönem özelliğini yansıtan bir minare eklenmiştir. Selçuklu geleneğini büyük oranda yansıtan caminin çatısı onarımlar sırasında işlem görmüş ve orijinalliğini yitirmiştir. Caminin ilk inşasında duvarlar küçük taşlarla örülmüşken, daha sonraki onarımlarda kesme taş kullanılmıştır. Osmanlı döneminde şehir merkezinde ve en büyük cami olarak hizmet etmiş ve çevresinde kurulan pek çok medrese ile de bölgenin bir ilim merkezi haline gelmiştir.
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.