Delilik dağıyla dağlanmamışsın; haber ver bakalım, nasılsın? Çünkü artık bende nelikten-nitelikten bir iz bile kalmadı.
Tebriz'den din ve Hak Şems'im doğdu da geceleri kumandanlık eden şu Ay'la bir alışverişim kalmadı artık.
Sus ey deli aşık, şiir söyleme, kanlar yut. . . zati dünyanın her zerresinde senin kavganın derdi, gamı var.
Yürü ey gönül, üstünlükler bağışlayan Tanrı Şems'ine, Tebriz'e git. . . hayali gibi o da sana gelir; zati seni istiyor o.
Şems-i Tebriz-i, Peygamber efendimizin güzel ahlâkını örnek alıp,
bütün işlerini, âdetlerini, ahlâkını O'na uydurmaya gayret ederdi. Şayet
bir kimseden rahatsız olsa;
"Ya Rabbi! Bu kimsenin malını ve çocuklarını çok eyle " derdi.
Sus ey deli aşık, şiir söyleme, kanlar yut. . . zati dünyanın her zerresinde senin kavganın derdi, gamı var.
Yürü ey gönül, üstünlükler bağışlayan Tanrı Şems'ine, Tebriz'e git. . . hayali gibi o da sana gelir; zati seni istiyor o.
Adı: Muhammed Babası: Ali Memleketi: Tebriz. Sadece bu kadar. Başka hiçbir şey yok. Ne olur öyle kalsın! Çünkü başkasına gerek yok. Bu ne kadar içli bir kelâmdır böyle. Ve ki, Şems'e ne kadar iyi yakışmaktadır. Tebrizli'yi tanıtan levhada Şems adı geçmiyor. Ve o türbede Mevlâna da yok. Mevlâna olmadığı için mi Tebrizli kendi isminden eksiliyor? Şems, o karanlık Tebrizli. Şimdi Mevlâna. Kubbe-i Hadrasının altında. Babası, oğlu, çelebisi ve kâtibi, Selâhaddin'i ve Hüsameddin'i ile üzerine titreyen zarif kalabalığının arasında. Dokunmaya kıyılamayacak denli soylu bir gül; nazlıdır, nazında. Vakurdur, vakarında. Şehirlidir, İnceliklidir; nezahatinde, zarafetinde. Ve daha fazlasında, zamana uzanırken. Şems, uzakta. Karanlığında. Bir köşede. Tenhalığında. Yalnız yatıyor. Yalnızlık aşkın vekâletidir. Ölüm aşkın kefaretidir. Her aşk bir baş götürür. Bu kez baş veren Şems olmuştur. Başının götürüldüğü yerde. Sessiz. Ve kimsesiz. Ve hâlâ muamma. Adı: Muhammed Babası: Ali Memleketi: Tebriz. Şems ona kimin verdiği addır?