Fatma Aliye’den okuduğum ikinci kitap. İlk kitap #Refet idi kitabımıza gelelim.
Roman mektup türünde yazılmıştır. Romanda beş kadın karakterimiz var bunlardan üç tanesi evli iki tanesi bekardır.
Bu beş karakter arasında en mutlu evliliği olan Mehabe’dir. Kendisine gelen mektuplara yanıt olarak evliliğin temelinin aşk ve uyum olduğundan sıkça bahsetmiştir.
Diğer bir karakterimiz Fehame’dir. Mehabe evliliğinden ne kadar mutluysa Fehame ise bir o kadar mutsuzdur. Sadakatsiz bir koca geçim sıkıntısı görücü usulü evlilikten doğan kötü sonuçlar. Çocukları için bu evliliğe katlanmaktadır. Fehame’nin Mehabe’ye yazdığı bir mektupta şu cümleleri zaten okuyoruz. “ Sizin evliliğiniz mutluluk sözleşmesi bizimkisi bir geçim kontratıdır.”
Diğer bir mutsuz kadınımız ise Sabahat..
Kendisi kocasının onu hiç anlamadığını düşünür. Çıktıkları bir gezide Sabahat etrafın güzellikleri ile ilgili hayallere kapılırken eşi bu güzelliklerden bir haberdir. Kendisi bunu mektubunda şöyle ifade eder “aman ya Rabbi senin bu kudret ve kuvvetini anlamayan adam beni anlayacak.”
Nebahat ve İtimat romanda ki bekar karakterlerimiz. Etraflarında ki mutsuz evlilikleri gördükçe kendilerini de bunları yasamaktan korkan iki kadın.
Levayih-i HayatFatma Aliye Hanım · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 20203,751 okunma
İnceleme amacıyla bu satırlarımı okuyan kişi özrümü beyan ederek Adem Ergül'den bir aktarma ile sizi kovmadan yönlendiriyorum, “Boşa vakit öldürme, yarına kefilin yok...”
Zira incelemeden ziyade kendimle yolculuğum sırasında heybemden dökülen kelimeler üzerine ortaya çıkmış homojen bir karışımı andıran bir yazı.
Seninle incemelememi yapmadan
"Duygularımızı yalnız ölümün uyandırdığına dikkât ettiniz mi?"
Günümüzde ölüme duyarsızlaşmış olsakta bizi uyandıracak şey ölümdür.
Bugün bu incelemeyi yazmaya başlarken bile dün tam 7 kadın ayrılmak istediği ya da ayrıldığı eşleri tarafından -ldürüldü. Ülkenin her karış toprağı kadın ve asker mezarlığı. Savaş meydanında verilen
Sözün özü, insani olan her şeyin önemsiz ve kısa ömürlü olduğunu idrak et, dün ufacık bir mukus olanlar, yarın bir mumya veya küle dönüşecekler. Zamanın bir anını bile doğaya uygun geçir ve memnuniyetle ayrıl yaşamdan; tıpkı onu yaratan toprağa ve yetiştiren ağaca şükranlarını sunmak için olgunlaşınca yere düşen bir zeytin tanesi gibi.
•𝓜𝓪𝓻𝓬𝓾𝓼
-İzdüş’’üm Alanı hesaplanarak yazılmıştır.-
Senin parçanın olduğu kasette çok çizik var.Sesi çok cızırtılı çıkıyor.Ne dediği de pek anlaşılmıyor açıkçası.Yerli yersiz başa sarıyor sıklıkla.Duyguların da saydam değil senin üzerine düşen ışığı malesef yansıtamıyorlar.-Senin suçun tabi değil- Dünya Güneş ile kendi etrafında dönerken mevsimler delice bir hızla deveran ederken sen okyanusa kıyısı olmayan bir ülke için çok fazla gel git yaşıyorsun.Üstelik senin ülkende yolun bir bölü ikisini gitmeye çalışırken yol içine kaçıyor insanın.Senin ülkende iki yarım nedense hiçbir koşulda bir bütün etmiyor.Yüreğinin çarpıntısı kıyıya bilmem kaç kilometre hızla vursa da sevdanı hiçbir yere iletmiyor.
نَزَّلَ عَلَيْكَ الْكِتَابَ بِالْحَقِّ مُصَدِّقاً لِمَا بَيْنَ يَدَيْهِ وَاَنْزَلَ التَّوْرٰيةَ وَالْاِنْج۪يلَۙ
O, sana Kitab'ı hak ve kendisinden öncekileri doğrulayıcı olarak indirdi. O, daha önce Tevrat'ı ve İncil'i insanlar için birer hidayet olarak indirmişti.Furkan'ı da indirdi. Şüphesiz, Allah'ın âyetlerini inkar
DAĞA ÇIKAN KURT
Dağa Çıkan Kurt öyküsü, Milli Mücadele yıllarının panoramasını gözler önüne sermektedir. Hikâyenin başlangıcında yazar, Fransız bir sanatçının şiirinin çıkmasını beklemektedir. Bunun etkisinde kalarak rüyaya dalmaktadır. Rüyasında, işlerin sarpa sardığı bir orman görür. Ormandaki hayvanlar arasında mücadeleler yaşandığını
*“Düşünceler ölmez efendim, bazen uykuya dalarlar ama uyumadan öncekinden daha güçlü bir şekilde uyanırlar. (s.130)”*
14 yıl suçsuz yere hüküm sürmüş ama neden suçlandığınızı bilmediğinizi düşünün. Ne hissederdiniz? Monte Kristo Kontu tam olarak bu konuya odaklanıyor. Romanın başkarakteri Edmond Dantes herkese güvenen, herkese iyi niyetle
Hıristiyan: Kudretinin büyüklüğü sayesinde Tanrının her yerde olduğundan şüphe etmeyen kişinin bu soruyla ilgilenmemesi gerekir. Nitekim bütün mekânlar dilediğini yapabileceği şekilde Ona sunulmuştur ve bizzat her yer ve tüm nesneler Onun eylemiyle ortaya çıkar ve düzenlenir. Şüphesiz O, zamanın başlangıcından önce olduğu gibi şimdi de bir mekânı