Ben hep istenilmeyenim, kapıya yakın dururum
Yağmur yağınca sevinirim gözyaşlarımı gizler diye
Beklerim güneşin doğuşunu yıllardır uykusuzum
Şekersiz kahve,tuzsuz yemek, sensiz geçen her saniye...
Yeni bir günün başlaması kadar daha kötü ne olabilirdi.
Uyanmak seni görme umuduyla binbir türlü kabuslardan
Göğsümdeki ağırlık karabasan değil sensizlik
Yaşıyor muyum diye içime çektiğim her nefeste senin kokun..
Her sabah kokunla uyanıp gece yokluğuna sarılan da benim
Ona ne oldu? Ölümünden sonra toparlanabildi mi? Biriyle sevişirken seni düşünüyor mu? Evlendi mi? Kendini öldürerek onu da mı öldürdün yoksa? Anını yaşatmak için oğluna senin adını mı verdi? Kızı olduysa, senden hiç söz etti mi ona? Senin doğum günlerinde ne yapıyor? Ya ölüm yıl dönümünde? Mezarına çiçek koyuyor mu? Onun çektiği fotoğrafların nerede? Giysilerini sakladı mı? Hala kokun var mı üstlerinde? Parfümünü sürüyor mu? Çizimlerini ne yaptı? Evin bir odasına mı çerçeveledi? Sana bir müze mi kurdu? Senden sonra kimlerle birlikte oldu? Seni tanıyorlar mıydı? Yoksa arkanda bıraktığın anıyla, başka biriyle birlikte olmasını olanaksız mı kıldın?
Orj. Adı: Das Parfum
KOKU
Bi koku ne ifade eder?
Yada ne kadar anlamlı bulursun kokuyu? Farkında mısın hissettirdiği duyguların, verdirdigi kararların?
Abartıyor muyum?
Peki kaçımız,bir kokuyla birilerini,biryerleri,birseyleri hatırlıyoruz?
Anlamlı değilse,neden yıllar sonra yüzünü unuttuğumuz o kişi,bir kokuyla karşımızda dikiliveriyor.
𝐑𝐔𝐇𝐔𝐌𝐀 𝐃𝐎𝐊𝐔𝐍𝐀𝐍 𝐇𝐀𝐘𝐀𝐋𝐄𝐓 & 𝐔𝐋𝐃𝐔𝐙 𝐌𝐀𝐊𝐇
"Kokun şarap gibi; kokladıkça sarhoş, koklamadıkça deli oluyorum. Benim lanetim senin kokun, mührüm ise ruhun kadınım."
Anaida çocuk yaşından itibaren zihnine musallat olmuş varlıklarla mücadele eder.Kimseyi kendisine inandıramaz ailesini bile.Hoş onlarında pek umrunda değil Anaida'nın bu
Sen geldin
Mevsimlerin dörtten fazla olduğunu öğrendim.
Günleri saymayı öğrendim, ellerini tutmak için.
Şarkılara takılı kalmayı,insanlara dikkat etmeyip,
İlk önce seni,sonra seni,
en son olarakta yine seni düşünmeyi öğrendim.
Bakışlarının fotoğrafını çekmeyi,
sonra o fotoğrafı içime asmayı öğrendim.
Sonra sen geldin.
Gelmenin bir insan için ne
Mem geldi ve gülleri seyretti,
Reyhanlara ve sümbüllere bir göz attı.
Dedi: "Ey gül, gerçi sen de nazeninsin,
Sen nerde, Zîn'in yüzünün rengi nerde?
Ey sümbül, gerçi senin güzel kokun var,
Reyhan senin için kara yüzlü olmuş;
Rüzgar savurdumu saçlarını
Gözlerin yaşardımı
Belliki yürek yakan sızım senin bakışlarında.
Gizli bir pencereden bak bana
Arzu ve isteklerinle
Gel kalbimin kapılarına
Çölleşmiş kalbime
Bir su ver testinden
Yarım kalan ne varsa hepsini silelim
Yeniden başlayalım hayata
Ne üzüntü ne keder
Değmesin bakışlarına
Bir gece seninle ay ışığında sabah edelim
Gün ağarırken güneşi birlikte seyredelim
Kurumuş dallarım yeniden yeşersin
Buram buram kokun sarsın bedenimi
Bazen tuhaf saatlerde annemi arıyorum. Telefonun ahizesini:
"Ercan kuzum," diye kaldırıyor.
"Yav anne nerden biliyorsun ki benim aradığımı? Belki başkasıdır, ayıp olur," diyorum. Annem;
"Olur mu öyle şey oğlum. Nasıl anlamam? Senin kokun da geliyoru telefonun ucundan. Ercan'ımın kokusu..."
Ne biçim insanlar bu anneler? Çok tuhaflar. Hiç kimseye benzemiyorlar. Ama, birbirlerini tanıdıklarına eminim. Kendi aralarında konuşup anlaştıkları, bizim bilmediğimiz ortak bir diller var muhakkak. Belki de gizlice buluşup, haberleşiyorlardır birbirleriyle kim bilir?
Denizin Son Martıları/ Nurullah GENÇ
Cümle İslam aleminin Ramazan bayramını can-ı gönülden tebrik ederim.
Bir önceki paylaşımımda söylemiştim tekrar edeyim, Ramazan ayı benim için çok özel çok güzel ve çok verimli geçti. İnsanın zaman zaman manevi anlamda içine dönük okumalar yapması gerektiğini net anladım. Ramazan ayı da bir nevi öyle bir
Sonra sen geldin.
Mevsimlerin dörtten fazla olduğunu öğrendim.
Günleri saymayı öğrendim, ellerini tutmak için.
Şarkılara takılı kalmayı,insanlara dikkat etmeyip,
İlk önce seni,sonra seni,
en son olarakta yine seni düşünmeyi öğrendim.
Bakışlarının fotoğrafını çekmeyi,
sonra o fotoğrafı içime asmayı öğrendim.
Sonra sen geldin.
Gelmenin bir insan
Yine seni düşünüyorum, odamın güne bakan penceresinde. Uzun zamandır sensizliğin hasretiyle yaşıyorum. Ve özlüyorum seni toprağın yağmuru özlediği gibi. Bilsen, ne kadar zor içimdeki sevinci ve sevgiyi yazıya dökmek... Anlatamam Şimdi güne bakan penceremi açıyorum seni anlamak, duymak
ve hissedebilmek için. Odamda şimdi senin kokun var, rüzgârlarla hissettiğim. Dün gece gökyüzünde binlerce, yüz binlerce, milyonlarca yıldızın titrek ışıkları, görüştüğümüz o ilk geceki
gibi, canlı ve parlaktı ve gülümsüyordu bana senin bakışlarınla. Oysa sen yoktun. Ama yaşıyorum şu an seni, yeniden ve yeniden... Dayanılmaz bir acı olsa da şimdi seni görememek, ama ruhumda hissederek.