Dr. Mustafa Merter:
Tüm ‘aydınlanma projesi’, zaten dinlere karşı açılmış bir savaştır. Pozitivizm, materyalizm redüksiyonizm [indirgeyicilik], ampirizm, şüphecilik [septisizm], agnostisizm, darwinizm [yaratansız evren], sekülarizm, kısaca tüm ‘izm’ler bilimsellik kamuflajı altında bu amaç için kullanılır. Dini öğretiler, ‘dogma’ diye nitelendirilip, laboratuvara sığmadıkları için önemsenmez, hatta istihza ile karşılanır. Tabii ki bu arada eşcinseller için de gün doğar. Zayıflayan din, maalesef Hıristiyanlarda gördüğümüz gibi temel ilkelerini
reddeder hale gelir ve mesela papazlar kendi aralarında evlenmeye başlar. Maddi açıdan zayıf olan din adamları kazanılır ve nass’lara aykırı
‘fetva’lar satın alınır.
“Ya sanata ne diyorsun?”
“Bir illettir”
“Aşk?”
“Yanılsama.”
“Din?”
“İnancın yerini tutan günün modası.”
“Sen bir septiksin.”
“Asla,septisizm inancın başlangıcıdır.”
“Ya nesin sen öyleyse?”
“Tanımlamak kısıtlamaktır.”
“Bir ipucu ver bana.”
“İp dediğin kopar.Labirentte kaybolabilirsin.”
Montaigne Septisizmde, kuşkuyu en sonunda yapay ve gereksiz hale getirecek özgürleştirici bir güç buldu. Kuşku, onun gözünde, nihai hiçbir hakikate bağlanmamaktan, kesin hiçbir doğrunun olduğuna inanmamaktan ama doğruyu her şeye rağmen aramaya çalışmaktan başka bir şey değildi; Montaigne insanın ihtiyaç duyduğu ruh dinginliğine ancak böyle bir tutumla varılabileceğini düşündü. Söz konusu ruh dinginliğini bozabilecek olan yegane şey, gündelik deneyimlerin ötesine geçerek şeylerin asli doğalarına nüfuz etme çabası içine girmekti.
Öteden beri zeki adamlar tereddüt etmişlerdir. Septisizm yeni bir fikir hareketi değildir. Fakat şüphemizi ve tereddüdümüzü ancak zekâmıza mahsus bir hak addedelim ve irademize çelme takmasına izin vermeyelim.
Babam gibi bütün kilise rahipleri cemaati iblisten korumuşlar, iblis’in inancı yıkmayı hedefleyen düşman olduğunu öğretmişler; iblis her kılığa girebilir, ama kılıkların hiçbiri de septisizm ve şüphe pelerininden daha tehlikeli ve daha sinsi olamaz.
Öteden beri zeki adamlar tereddüt etmişlerdir. Septisizm yeni bir fikir hareketi değildir. Fakat şüphemizi ve tereddüdümüzü ancak zekâmıza mahsus bir hak addedelim ve irademize çelme takmasına izin vermeyelim. Tembelliğin mazereti halinde bir şüphe ve imansızlık en kötü şeydir.
“Ama her şeyden önce” demişti Haham Levi, “Hıristiyan Kilisesi’nin bizim en tehlikeli düşmanımız olduğunu göz önünde bulundurmalıyız. Hıristiyanlar arasında özgür düşünce, septisizm gibi fikirleri yaymalı ve bu dinin papazlarını ürkütmeliyiz.”
“İlericilik düşüncesini yayalım, çünkü bunun sonucunda bütün dinlerin eşitliğine ulaşılır” diye araya girmişti Haham Manasse, “okulların ders programlarından Hıristiyanlık dersinin kaldırılması için mücadele edelim. İsrailliler hünerle ve çalışmayla Hıristiyan okullarındaki öğretmenlerin yerlerini ve kürsülerini güçlük çekmeden elde edeceklerdir. Böyle olunca dini eğitim aileyle sınırlandırılacaktır ve ailelerin büyük bölümünün bu öğreti dalına ayıracak zamanları olmadığından maneviyat ruhu yavaş yavaş solacaktır.”