İnsanlık, 1918'den bu yana böylesine tereddüt etmemiş. İmanla inkâr, evlilikle bekarlık, toplumla tecrit arasında ikilemde kalmış; çeşitli ruh sancılarıyla asıl kimliğinden uzaklaşmıştır. Beşeri, mistik ve ilâhi bağları çözülen bireyin bu perişanlığı okuyana ibret, merhamet, nefret ve dehşet veriyor.
Beşerin imanla yoğrulması gereken tabiatı tereddütü ve tembelliği affetmiyor. İradeye işleyen septisizm, bu şüphelerin cezasını türlü bunalımlarla ve bitmeyen bir huzursuzlukla veriyor. Kişi böyle bir durumda kendini tereddütün çocukları olan fuhuş, alkol, sefalet ve şifasız bir bedbinlik içinde buluyor. Safa'ya göre insan tereddüt elbisesinden sıyrılsa yeni bir dünya görecek, havada mevcudatın içinden fışkıran yeni usareler koklayacak ve beş hissinin o zamana kadar tatmadığı yeni ihsaslar duyacak.
Peyami Safa, insanlardaki uyumuş ve durulmuş bazı fikirleri çalkalayarak uyandırmak amacıyla derin bir toplumsal analizle bu eseri yazmış. Olaylardan ziyade fikir ağırlıklı yoğun bir anlatım, ağdalı bir üslup çıkmış ortaya.
Sevgili Safa, yazılarını nereye ve kime göndereceğini bilmeden adresi meçhul bir mektup yazar gibi kaleme aldığını söylemişsin. Bu mektuplardan biri elime ulaştı ve bende derin tesirler bıraktı. Daha nicelerini açıp okumayı umut ediyorum.