Bir adam müstaid ve kabil olduğu şeyi terk ve ehil olmayan şeye teşebbüs etmek, şeriat-ı hilkate büyük bir itaatsizliktir. Zira şanı odur ki, istidadı, san'atta intişar ve tedahül; ve san'atın mekayisine ihtiram ve muhabbet; ve nevamisine temessül ve imtisal, elhasıl, fena fi's-sa'nat olmaktır.
Şâri-i hakikî olan Cenab-ı Hak
Çünki o âdi hareketiyle Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm'a ittibaını düşünüyor ve şeriatın bir edebi olduğunu tasavvur eder ve şeriat sahibi o olduğu hatırına gelir. Ve ondan şâri-i hakikî olan Cenab-ı Hakk'a kalbi müteveccih olur, bir nevi huzur ve ibadet kazanır.
Sayfa 202
Reklam
ÂDÂTI İBADETE ÇEVİRMEK
Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm ferman etmiş: مَنْ تَمَسَّكَ بِسُنَّت۪ى عِنْدَ فَسَادِ اُمَّت۪ى فَلَهُ اَجْرُ مِاَةِ شَه۪يدٍ Yani: "Fesad-ı ümmetim zamanında kim benim sünnetime temessük etse, yüz şehidin ecrini, sevabını kazanabilir." Evet Sünnet-i Seniyeye ittiba, mutlaka gayet kıymetdardır. Hususan bid'aların istilası zamanında sünnet-i seniyeye ittiba etmek daha ziyade kıymetdardır. Hususan fesad-ı ümmet zamanında Sünnet-i Seniyenin küçük bir âdâbına müraat etmek, ehemmiyetli bir takvayı ve kuvvetli bir imanı ihsas ediyor. Doğrudan doğruya Sünnete ittiba etmek, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm'ı hatıra getiriyor. O ihtardan o hatıra, bir huzur-u İlahî hatırasına inkılab eder. Hattâ en küçük bir muamelede, hattâ yemek, içmek ve yatmak âdâbında Sünnet-i Seniyeyi müraat ettiği dakikada, o âdi muamele ve o fıtrî amel, sevablı bir ibadet ve şer'î bir hareket oluyor. Çünki o âdi hareketiyle Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm'a ittibaını düşünüyor ve şeriatın bir edebi olduğunu tasavvur eder ve şeriat sahibi o olduğu hatırına gelir. Ve ondan şâri-i hakikî olan Cenab-ı Hakk'a kalbi müteveccih olur, bir nevi huzur ve ibadet kazanır. İşte bu sırra binaen Sünnet-i Seniyeye ittibaı kendine âdet eden, âdâtını ibadete çevirir, bütün ömrünü semeredar ve sevabdar yapabilir.
Sayfa 201
Şeyh sait isyanı, bir petrol ve şeriat isyanıdır. İngilizler tarafından örgütlenmiştir.
Sayfa 371 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Aya Sorulan Soru
İstanbul minareleri mahya sanatıyla, İslam Kültürünün en aydınlık ve en renkli geleneğine sahne olduğu gibi, ay ya da güneş tutulmalarında, kötü ruhları kovma amacıyla şerefelerden gökyüzüne, ateş eden insanlara da tanık olmuştur. Bunun nedeni hiç şüpesiz ki, 1577'de, Takiyüddin efendi'nin kurduğu rasathanenin, dönemin şeyhülislamı Ahmet Şemsettin'in uydurduğu rasadın getireceği uğursuzluklarla Padişah III.Murat'ı etkilemesi ve donanmanın top atışlarıyla yerle bir edilmesidir. Osmanlı'nın ilk rasathanesinin 1580'de yıktırılmasından sonra, 1868'de İstiklal Caddesi'nde bir apartmanda kurulan "Rasathane-i Amire"nin de sonu aynı olacaktır. Bu kez Şeyhülislam'ın etkisi yoktur ama, Meclisi kapatıp şeriat kurallarına dönmek isteyen 31 Mart Ayaklanmasının aktörleri baş roldedir. İkinci rasathane, bu kez bağnazlar tarafından tahrip edilecek ve tüm aletleri parçalanacaktır. 31 Mart Ayaklanması'ndan hemen sonra kurulan yeni hükümetin maarif nazırı Emrullah efendi, 21 Temmuz 1909'da Fatih (Gökmen) hoca'yı rasathane müdürü olarak atar ve kurulacak yeni rasathanenin yerini bulmakla görevlendirir. Fatih Hoca, daha evvel yıkılan iki rasathanenin de Beyoğlu tarafında kurulmasından olsa gerek, yeni rasathane'yi İstanbul'un Asya yakasına taşır. İcadiye Tepesi'nde yapılan yeni bina 1911 Yılından itibaren "Kandilli Rasathanesi" adıyla çalısmalarını sürdürmektedir.
Sayfa 105 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları - 1.BaskıKitabı okuyor
KALBİN ALÂMETİ: Kalb hakkında vârid olan şeriat ölçülerine riayet etmenin ala'meti; gafil olmamak, tefekkür etmek heybetli olmak, hased ve kini terk etmek, tevekkülde bulunmak, işlerin oluşumunu Allah'a bırakmak, her şeyinde Allah'a teslim olmak ve murakabe etmektir (yani devamlı gözetim altında olduğunun bilincinde olmaktır.)
Reklam
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.