Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Allah yolundaki Salihlere şu dört şey gereklidir: Birincisi: İçinde bidat olmayan sahih bir inanç. İkincisi: Sonrasında tekrar günaha düşmeyen samimi tövbe. Üçüncüsü: Hasımlarını razı etmek, onların sende bir hakları kalmamasını sağlamak. Dördüncüsü: Allah’ın emirlerini yerine getirebilmeye yetecek kadar şeriat ilminden öğrenmek, daha sonra kendisiyle kurtuluşa erişilen diğer ilimleri tahsil etmek.
Her ne kadar kölelik denen musibet, yüzyıllar boyunca başka dinlerde ve ülkelerde de uygulanmış olmakla beraber, bu başka dinlerde ve toplumlarda köleliğe karşı daima sesini yükseltenler ve direnenler olmuştur.Örneğin Budha, köleliği yeren ilk din adamı olarak karşımızdadır. Batı’da köleliğe karşı ilk savaşın milattan önce 4. yüzyılda, eski Yunan
“İslam’da cariye harp esiridir. Harbler ise dünyamızın gündemindedir.” Anlatmak istedikleri şudur ki savaş denilen şey ortadan kalkmadığına ve muhtemelen kalkmayacağına ve dolayısıyla savaşta alınan esirler Kur’an gereğince paylaşılmak gerektiğine göre kölelik ve cariyelik denen şeyin de devam etmesi doğaldır. Bununla beraber bizim mollalar,
Hikmet Çetinkaya
Şeriat Pazarı'nı yazdığında 1997'ydi. İrtica'nın Kara Yüzü'nü tee 2002'de yazdı. Fethullah Gülen'in 40 Yıllık Serüveni'ni yazdı, 2004'te ... Fethullah Gülen'in 40 Yıllık Serüveni'nin ikinci cildini yazdı, 2005'te. Kuzu Postunda Kurt'u yazdı. Soros'un Çocukları'm yazdı.
Sayfa 14 - Kırmızı Kedi Yayınevi - Üçüncü Basım: Aralık 2017, İstanbulKitabı okuyor
Bir adamın şeyh sıfatıyla ortaya çıkıp "İslam'ı şöyle yaşayın, Allah'ı böyle anın!" diye kurallar koymasını da, o şeyhin öldükten sonra bölünen tarikatını ve kurallarını da insanları aldatan birer tuzak gibi görür, bunların şeriat ilmiyle de Kur'an'la da alakaları yok diye düşünürdüm.
Şeriat ne? Kur'an'la Sünnet'in bütünlüğü Ehl-i Kur'an ne? Ayet ve Hadis'ler bütünlüğü Hayatına İslâm'ın esaslarını veren Özünü Ehl-i Beyt'in huzuruna gönderen
~•~ Kelam ile tatmin olmayan Gazzâlî tasavvufa yönelerek aklın yerine mükaşefeyi koymuştur. Sûfizm ve Şeriat alanında büyük rol oynamış, Sûfizm kavramını şeriat yasaları ile birleştirmiş, eserlerinde tasavvufu ilk olarak teorik anlamda açıklamıştır. Çalışmalarında Ehl-i Sünnet görüşünü benimsediği ve diğer görüşlere karşıt olduğu da söylenebilir. Katkılarıyla tasavvufun uzun süre yaşayabilmesini sağladı. ~•~
Sayfa 133Kitabı okudu
Müslümanların çoğu şeriat ne anlama gelir bilmezler.. En hızlısından Cumhuriyetçi, Laik, Demokrat geçinenler de bilmezler ne lakırdı ettiklerini.
Sayfa 12
Şeriat’ın nuru ile aydınlanmayan ve sadece akla tâbi olan kişi hidayete tam olarak kavuşamaz. Akim takıldığı yerler vardır. Bu yerlerde o kişinin akla mü­racaat etmesi nasıl mümkün olur! O kişi, aklın sınırlı olduğunu ve sahasının mahdud olduğunu bilmelidir. Şeriat ile aklı birleştirerek bu ayrıntıları bir araya ge­tiremeyen kişi ne yazık ki sapıkların çengeline takıla­rak tuzağa düşmüş olur.
Arzu ve isteklere uymak insanın helak sebebidir. İnsanın şeriat izniyle değil de kendi ihtiyarıyla yaptığı her şey arzularına uymak olur ,kul muamelesi olmaz . Halbuki onun saadeti kulluktadır.
Burada biraz daha derine inerek şeriat va'z etmenin -bugün kendisinden anlaşıldığı üzere- dar manada kanun koyuculuk olmadığını da vurgulayalım. İnsanların boyun eğdikleri düşünce biçimleri, yaşam tarzları, değer yargıları, kriterler ve adetler de şeriat va'z etme kavramı içerisinde değerlendirilmesi gereken olgulardır. İnsanlarından bir kıs- mının bütün bu konularda diğerlerine zorbalıkta bulunduğu ve onların da bu zorbalığa rıza gösterdikleri bir toplum asla hür olamaz. Böyle bir toplum, bir bölümünün rabb olduğu, kalanlarınsa bunlara kulluk yaptığı bireylerden oluştuğun- dan bir ilkel toplum, İslâmî tabirle cahiliye toplumudur.
İnsanların hakiki manada kula kulluk zilletinden kurtul- duğu yegâne toplum modeli, yüce hâkimiyetin yalnızca Al- lah Teâlâ'ya ait olduğu toplumdur. Bu toplumda ilâhî şeriat, yönetimde söz sahibidir.
Hukuk sistemi ve yaşam biçimi olarak Allah'ın şeriatını kabul etmediği hâlde Müslümanlık iddiasına kalkan bireylerin oluşturduğu toplum, İslâm toplumu değildir. Bunların namaz kılmaları, oruç tutmaları ve Kâbe'yi ziyaret etmeleri durumu değiştirmez. Yine, Allah Teâlâ'nın çizdiği ve Resû- lullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'in tebliğ ettiği şeriat haricinde kendi hevalarına göre kafalarından düzüp çağdaş İslâm adıyla ortaya sürdükleri, İslâm toplumu değildir.
Bir yerde, şeriat inceliklerinde laubali, üzerinden benlik kokuları gelen, velilik iddia edici ve karemet satıcı, gözü dünyada ve güya dünyanın ıslahında, usûlü telâş ve didinme ve gayesi isim ve şöhret, müritlerinin keyfiyeti yerine kemmiyetine düşkün birini gördünüz mü, rahatça hüküm mührünü basabilirsiniz: —Bu adam bir velî değil, ancak bir denîdir!! Artık bu ölçüleri dilediğinize tatbik edip hüküm kesmekte serbestsiniz.
Sayfa 206Kitabı okudu
Biz Rumeli’de iken kardeşlerimiz, babalarımız öldürülüyor, katil tutulamıyordu. Ortalığı adaletsizlik bürümüş idi. Biz de bir şey yapamıyorduk. Hürriyet alınacağı zaman bize ‘Meşrutiyet olursa işte böyle haksız yere kimse, kimseyi öldürmeyecek, öldürürse mutlaka yakalanıp kısas yapılacak. Adalet icra olunacak.’ demişlerdi. Biz de beraber çalıştık. Hürriyet alındı. Halbuki dedikleri şeyler yapılmıyor. Köprünün üstünde adam öldürülüyor da katili bulunmuyor. Saklanıyor. Hani kısas, hani Şeriat? İste biz bundan ötürü kalktık!
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.