Sermayeci düzenin ortaya çıkışı ve yayılması da dinin bir anlama
önünü kesti. Ticaretin ve endüstrinin modern çağın başında gelişmesi
sermaye düzeninin kurallarına bağlı kaldı.
Kitapta kısaca, zulmet düzeninin baş aktörü olarak sermaye sahipleri gösterilmiş, kaynakların adil dağıtılmamasının sosyal adaletsizliğe sebebiyet verdiğinden bahsedilerek, bu düzenin Hz. Peygamber (sav) tarafından yıkıldığı anlatılmış. Kur'an ayetlerinden yapılan alıntılarla konu desteklenmeye çalışılmış.
Yazarın, Kur'an ayetlerini yorumlarken,
Kendini bilmek!
Burada kişisel bilgiden kültürel bilgiye kadar uzanan bir düşünceyi her zamanki gibi coşkulu bir anlatımla anlatır Ai Şeriati. Kendisini tanımlayan tiradı ile:
Sizi rahatsız etmeye geldim!
Özellikle katil çocuklarıyız dediğinde ciddi bir rahatsızlık ve farkındalıklarla düşüncelere daldığım oldu. Rahatsız etti. Kendini bil derken
İdealist düşünceden etkilenmiş, çığır açan bir diğer hareket Marksizmdir. Filozofların derin spekülasyonları, sayısız erkek ve kadının hayatını dönüştürecek bir kılığa -şaşırtıcı bir şekilde- burada bürünmüştür. Marksizm, romantik milliyetçilik gibi, dinin bir yedek formu mudur? Marx'ın düşüncesinin çekirdeği -sınıf mücadelesi, ekonominin önceliği, üretim biçimlerinin ardıllığı, üretim güçleri ve ilişkileri arasındaki çatışma öğretileriyle beraber tarihsel materyalizm- dinsel kavramsallaştırmalara hiçbir şey borçlu değildir. Kutsal Teslis ile emek değer teorisi ya da Bakire Doğum ile sabit ve değişir sermaye oranları arasında pek bir süreklilikten de bahsedilemez. En azından bu anlamda Marksizm, tümüyle seküler bir siyaset formudur.
SURİYE’DE EMPERYALİZMİN HOLLYWOOD OPERASYONAL İŞGAL OYUNU
“Emperyalizm, Suriye için düğmeye basıyor” buna benzer milyon tane medya ve basında başlık görülmüştür şimdiye kadar. Ve şu ana kadar antikapitalistlerden, antiemperyalistlerden, komünistlerden, sosyalistlerden başka pek fazla kimse bu başlıklara karşı herhangi bir şey yapmamıştır.
Muaviye şöyle diyordu: "Bütün mal
Allah'ındır/' Ebuzer de buna itiraz ediyor ve:
"Sen bütün mal Allah'ındır diyerek, kendini
Allah'ın unvanıyla bu mülkün sahibi
olarak görüyorsun. Halbuki mal halkındır'
demen gerekiyor." diyordu. Öyle ki böyle
bir yorum, malikiyetin yapısı konusunda değişik
açıklamaların yapılmasına yol açtı.
Özel sermaye ve ferdi malıkiyete dini bir
koruma ölçüsü getirilerek, "halk"ın yerine
"fert" konuldu. Halbuki dinin getirmiş olduğu
ölçü tam bunun tersineydi. Bunun
ardından yağmaya, gasba, sömürüye dayanan
kanun veya kanunsuz özel mülkiyet sistemi gelişiyordu.Bu sistemi geliştirmek için de her türlü istinbad mübah oldu.