Artık dursana Hikmet. Bir insanla olsun tanışırken, kısa bir süre için, kendini korumasını öğren. Ben neden böyleyim albayım? Üzülme, biz emekliyiz; seni hoş görürüz. Ben de kendimi hoşgörüyle karşılamak istiyorum albayım. Uğraştıkça daha derin bir bataklığa gömüldüğümü hissediyorum. Başını kaldırdı: Sermet Bey gülümsüyordu, Hüsamettin Bey gülümsüyordu. Bağışladınız mı beni? Fark etmediler bile. İnanmam, ihtiyatlı olmalıyım. Benim boş bulunduğumu ya da kuşkulandığımı sezmemeli. Gülümsemelerine katılmalıyım.
Sermet Bey sordu: "Karından ne sebeple ayrıldığını pek anlayamadım doğrusu." "Sen hiç evlenmedin Sermet. Bilemezsin. İnsana öyle bir bakarlar ki yaptığın hiçbir işi ciddiye alamazsın." Hikmet başını albaya çevirdi: "Oysa burada huzurumuz var, değil mi albayım?" Hüsamettin Bey başını salladı: "Huzurumuz var da denemez. Vaktimiz bol olduğu için bütün günümüzü huzursuzlukla dolduramıyoruz sadece. Sessiz sedasız okuyorum burada. Hikmet'e bakılırsa okumam da duyuluyormuş. Gözleriniz çok ses çıkarıyor, diye geldi bir gece yarısı."
Ahmet Rasim’in en sevdiğim özelliklerinden biri halkçılığı idi. Halit Ziya Uşaklıgil nasıl arkasından Saffet Nezihi’lere, İzzet Melih’lere yol açmışsa, Ahmet Rasim ve Hüseyin Rahmi de, Sermet Muhtar’ların, Osman Cemal’lerin, Orhan Kemal’lerin, Adnan Veli’lerin yani halkla övür olmuş yazarların yolunu açmışlardı. Ahmet Rasim, halkı anlatırken, bu halkın içine kendi de katılırdı. Agâh Sırrı Levent’in çok isabetli teşhisi ile, “Doğrudan doğruya kendisinden söz ettiği yazılarında bile Ahmet Rasim yine kalabalığın içinde” idi.
Türk Dil Kurumu'nun Türkçe Sözlüklerinde, kimi zaman da daha önceki baskıda doğru olarak verilen sözcük kökeniyle ilgili bilgi, daha sonraki baskılarda yanlış olarak belirtilmiş. Bir örnek: Bilindiği gibi "sosyetik" sözcüğü, Fransızca "société"den örneksenerek Türkçe'de yaratılmış bir sözcüktür... Büyük Larousse: "sosyetik (fr. société'den benzetme yoluyla" (s. 10681) diyerek doğru bir açıklama yapmış. TDK Türkçe Sözlük (1998): "sosyetik Fr. société'den analoji ile" (s. 1329) diyerek Larousse'la aynı kökenbilgisini vermiş.
Fakat 2005 baskısında: "sosyetik Fr. sociétique'den" (s. 1797) diyerek Fransızca'da olmayan bir sözcüğü Fransızca gibi göstermiş: Bu yanlışlık yetmiyormuş gibi, ayrıca "asortik"i de "sosyetik"e "anlamdaş" olarak vermiş.
2011 baskısında ise aynı yanlışlığı yinelemiş! (s. 2145)
(Bu arada Misalli Büyük Türkçe Sözlük ise "sosyetik" için "sosyetik Fr. sociétique (Türkçe'de kullanılmıştır) (s. 2831) diyerek kendine göre bir köken tanımı yapmış.)
Bir insanlık suçunun işlenmesi için tek bir kişiyle konuştuğunuzda ikna etmeniz
zordur, ama bürokratik bir ağ içerisinde görev dağılımıyla bir sürü ahlaklı, iyi ve kibar insanın size yardımcı olmasını sağlayabilirsiniz.
Belki de her şeyden önce iyiye ya da kötüye giden yolun anahtarlarının zihnimizde olduğunu, zihnimizin bize ait olduğunu ve onu nasıl besleyeceğimize karar verme gücüne sahip olduğumuzu unutmamamız gerekiyor.
Milgram'a göre, açıklama olarak kültürel iklimi bir kenara itip bireyin sadist eğilimlerine sarılmak, "nehrin içinde akıntıya kapılmış sürüklenen birinin çok hızlı yüzdüğünü söylemekten" daha anlamlı değildir.
Bireyin kendini ait hissettiği otoriteryen grubun inanç ve beklentileri, bireyi tek başına ve bağımsız olarak düşünebiliyor olsa girişmeyeceği türden bir şiddet eylemine itebilir.