DÜŞÜNCELER
Durmaksızın yürüyorum bu kıyılarda,
kumla köpüğün arasında.
Yükselen deniz ayak izlerimi silecek,
rüzgar köpüğü önüne katacak,
ama denizle kıyı daima kalacak.
Benliğimiz büyür, sessiz bir ırmakken bir çağlayan, bir şelale, coşkun bir nehir olur. Önce, sadece var olmak isterken sonunda her şeye sahip olmak ister.
Nasıl başladı, ne vakit başladı, bilemiyorum. Ama ilk belirtiler, dokuz yaşımda iken patlak verdi.
Misafirlerle bahçede oturuyorduk. Yaşlı bir zat saati sordu. Aksi gibi, kimsede saat yoktu. Eniştem içeri, saate bakmaya koştu. Ben o aralık:
“Üçü yirmi geçiyor” diyivermişim.
Bu tutturuşa, önce kimse şaşmadı. Boğazda, geçen vapurlara bakıp zamanı
"Eski Yunan Cariyelerin Mezarları"
Uzun saçlarının içinde yatarlar ve kahverengi yüzler
çok önceden kendi içlerine çekildiler.
Sanki çok büyük bir uzaklığın önündeymiş gibi, kapalı gözler.
İskeletler, ağızlar, çiçekler. Ağızların içinde,
cep satrancının adamları gibi sıra sıra dizilmiş parlak dişler.
Ve çiçekler, sarı inciler,
Seyir hâlindeyim, bu bir lütuf gibi. İnsanlara dâhil olamıyorum. Her şey kendi içimde, insanların telaşına dâhil olamıyorum. Allah ile farklı bir muhabbetim var. Hani ruh hisseder ya her şeyi, o travmadan sonra bambaşka bir insan oldum. İnsan kendisine gafil ama Allah bir tünel içerisinde beni korudu. Hırslarım vardı ve bu süreçte bunlardan
"Sana olan sevgimi,
sessiz ama derinden akan nehir gibi,
içten ve çok yaşıyorken,
her nehrin bazen, sel olup taştığı gibi,
benim de arada, taşkınlaştıgım oluyor malesef,
nehir olup, seninle akmak,
Hem güzel,
Hem huzurmuş.."
1kul