Biraz kapak alıntısı biraz yorum
Sevgili Dost! Bu sabah kuş sesleriyle uyandım. Ne güzel değil mi? Hayır, güzel değil! Açık penceremden ok gibi dalıp yastığıma saplanan karga sesleriydi. Kuş sesleri dediğimde aklına asla karganın gelmediğini biliyorum. Bu, karganın da bir kuş türü olduğunu bilmediğinden değil, karganın türünün en önemli özelliği olan güzel ötüşten mahrum oluşundan elbette. Yüzümü yıkarken acaba diyordum; acaba türümüzün en önemli özelliklerini taşıyor muyuz? Hareketlerimiz ve sözlerimiz nerelere saplanıyor? Acaba 'insan' denince hatırlanıyor muyuz? - Bu kadar çok "Sevgili Dost" denmesinin bende bıraktığını size nasıl anlatacağımı bilemiyorum. Küçükken sözlük okurdum hatta bitirdiğim ilk kitap zambak yayınlarının Türkçe Sözlüğüydü. Kelimeleri tekrar ettikçe anlamsız bir hâl alırdı. Sürekli "kalemkalemkalem" demek beni kalem sözcüğünün anlamından uzaklaştırırdı küçükken. En iyi böyle anlatabilirim herhalde ve bu kitabın zamanımı alarak bana kattığı tek şey beni o anılarıma/anlarıma götürmesi oldu. Zira birbiriyle çelişkili alıntıların yanı sıra kendi çapında biraz tasavvufla tütsülenmiş sığ cümlelerle soslanmış çatalı batırıp kendi etrafında döndürmedikçe ağzınıza götüremediğiniz spagetti edebiyatı olmuş. Sanırım biz öğrencileri de fiyat-performansı ile önce gözü sonra karnı doyuran makarnadan vurmak istemiş Sevgili Dost Ali Ural.
Sen tüm kentten daha yalnızdın, okyanus gibi yalnızlık.. Ve bana geceler yetmiyor. Günler yetmiyor. İnsan olmak yetmiyor. Sözcükler, diller yetmiyor.. Bazı günler elime bir et parçası alamıyorum, ya da o bütün bir cesedi andıran tavuklar. Kızartabiliyorum, ama yiyemiyorum… Yaşamımın en mutlu anlarında da aynı güçle acıyı duymadım mı. Ve
Reklam
'' 63. Mektup .. ''
’’İnsanlar birbirine mektup yazmalı. Çünkü mektupta sesin tonu belli olmaz. Çünkü mektup düşünülerek yazılır. Birdenbire ağzımızdan kaçan kelimeleri hiçbir şey geri getiremez.’’ s.10. Sevgili Dost, ’’Sana ne yazacağım ki, ellerim titremeye başladı. ‘’Ne Güzel’’ diyecektim bir dostla yanında değilken konuşmak. Ne güzel diyecektim, mektup mu; Yazarak susmak.’’ S.11 ’Sana kanaat kınından bir kılıç çektim. Keskin tarafıyla onlardan Ümitlerimi kestim’’. Diyor İmam Şafii. S.14. ‘’İnsanı mutlu eden şeyler aynı zamanda onun felaketinin kaynağı olabiliyor.’’ S.16. ‘’sen onun kükrediğine bakma. Onun yiyeceğe değil, bir aslan terbiyecisine ihtiyacı var. Sevgili dost ‘’ Sözlükler, binlerce kelime bildikleri halde konuşamazlar. Onları dilsiz yapan sahip oldukları kelimeleri baş harflerine göre ve alt alta sıralamalarıdır.’’ S.171 Mevlana:’’ Sen kapları testileri hele bir kır, sular nasıl bir yol tutar gider.’’ Atilla İlhan’ın dizelerindeki gözler sevgilinin değil. Aşkın gözleridir elbet.’’ S.172 '' Sevgili Dost, bir körün parmak uçları kadar hassasına az rastlanır kalbin.'' '' Boğazına kadar battığın kelimelerin içinde yüzmek ne soğuk.'' ''Acaba türümüzün en önemli özelliklerini taşıyor muyuz? Hareketlerimizi ve sözlerimiz nerelere saplanıyor? Acaba 'insan' denince hatırlanıyor muyuz?'' '' Sana bu satırları ayı koparılmış bir göğün altından yazıyorum.'' s.206
Rıfat Ilgaz'ın hastaneye yatışı ile ilgili, Başdan gazetesinin, 28.1.1949 gün ve 25. sayısında şu haber verilmiştir: "... hastaneden çıkan Ilgaz, on gün kadar savcılıkta ifadeler ve muhakemelerle meşgul olmuş ve tekrar hastalığı arttığından yatağa düşmüştür. Rıfat'ı para ile yatıracak bir hastane dahi bulunamamış, nihayet Vali Vekili Haluk
Kafanın içi Çöplük gibi dedim aslında dünyanın kendisi çoktan bir çöplüğe dönüştü bile. Her şeyden milyonlarca var.milyonlarca dizi var, milyonlarca film var, kitap var, fenomen var, ünlü var, yaşam biçimi var, sevgili var, ilişki türü var, akım var, ekol var, bilgi var… her şeyden milyonlarca olunca devasa bir Çöplüğün içinde kaybolup gidiyor insan. Kendi hayatı da çöplüğe dönüşüyor. Bütün dizileri izlemeye kalkıyor, bütün kitapları okumaya çalışıyor, bütün akımları bilmeye, bütün tatlari denemeye, bütün bilgileri öğrenmeye çalışıyor ama olmuyor. Çünkü insan her şeyi bilemez. Bütün dizileri izleyemezsin, bütün kitapları okuyamazsın, bilgileri öğrenemezsin, bütün dilleri konuşamazsın, her tadı deneyemezsin, her şeyi bilemezsin, deneyimleyemezsin. gerçekten bilmeye değer olanın ne olduğunu bulmak zorundasın kendin için… kendi sorularının cevabını veren kitapları okumak gibi, kendi sorularına cevap aradığın dizileri izlemek gibi… anlatabiliyor muyum? Dışarıda hızlı akıp giden bir hayat yok. Kaçırdığım bir şey yok. Dışarısı tam bir Çöplük. Herkes eline geçirdiği çöpün eşsiz olduğunu sanıyor ve seni de buna ikna Edip paniklemene neden oluyor. Başkasının elindeki çöp bilip öğrenme telaşına düşüyorsun. Bence, önce biraz yavaşlamalısın. Hatta biraz yalnız kalmalısın. Yalnızlıkla ilgili bütün sorularını yalnızlığın kendisine sor önce olur mu?
Sayfa 81 - Destek
Bunny'nin kız arkadaşı Marion şaşılacak kadar az görünüyordu ortalıkta; bence bu kısmen Bunny onu etrafinda istemediği için, kısmen de bizi bizim onu umursadığımızdan bile daha az umursadığı içindi. ("O daha çok kendi kız arkadaşlarıyla vakit geçirmeyi seviyor," derdi Bunny, Charles ve bana kibirle. “Giysilerden, erkeklerden, bütün
Sayfa 110Kitabı okudu