...Ve güz geldi Ömür hanım. Dünya aydınlık sabahlarını
yitiriyor usul usul. İnsanın içini karartan bulutların seferi var
göğün maviliğinde. Yağmur ha yağdı ha yağacak. İn-
cecik bir çisenti yokluyor boşluğunu insan yüreğinin.
Hüznün bütün koşulları hazır. Nedenini bilmediğim bir
keder akıyor damarlarımdan. Kalbimin üstünde binlerce
bıçak
Yeğenim henüz iki yaşında, adı Muhammed. Parka doğru yol alıyoruz. Ailenin ilk torunudur kendisi. Bir dediği iki edilmiyor haliyle. Parkta oynayan çocuklar görüyoruz. Hallerine bakınca Suriyeli ya da Afgan olduklarını anlıyorum. 3 çocuk kendi aralarında top oynuyorlar. Topları bizim tarafa doğru geliyor. Tam yanımıza gelince Afgan oldukları belli
Kimi zaman sevinç, kimi zaman hüzün dolu satırlar birikti bir araya. Yıllar birikti derken! Hani o geçmek bilmeyen, hani o çok uzak görünen… Çoğu zaman, yokluğuydu sevgilinin, çoğu zaman, yalnızlığıydı yüreğimin. Herkes farklı yaşardı aşkı ve herkes aynı biriktirirdi hüznü. Herkes gibi yaşayıp, bir şair gibi yazdıklarımın toplamıdır bu kitap, resmin kelimelere bürünmüş şekli, tamamlanan Puzzle’ın en şiirsel halidir. Beğenerek okumanız dileğiyle, sevgiyle kalın…
Sessizce hayatını sürdüren kadınlar var
Kendinden başka kimseye zararı dokunmayan
İçindeki acıları, Yüzlerindeki tebessümle örterler
Bazıları uykuyu çok sever,
Onlar için geçici olsa bile bir kurtuluş sayarlar,
Yorgunluklarıni kalbinde taşıyan,
Gündüzleri tebessümlerle gizler,
Geceleri ise yalnızlığa sarılan her şeyi bildiği halde yine de ayakta
Sevgili Dost'um Ali Ural. Önce kitabını, sonra bendeki tesirini anlatacağım, müsaadenle..
Kitap 61 mektuptan oluşuyor. Neden 61?
Birinci Mektuptan önceki sayfada şu açıklamayı görüyorsunuz.
"Posta Kutusundaki Mızıka, unutulan mektubun kefaretidir."
Altmış birinci mektuptaki son cümle ise "altmış birinci mektup kefareti
Bugün radyoterapimin yirmi beşinci, kemoterapimin ise beşinci günü. Bir kaç ay önce boğulurcasına öksürük nöbetleri sonrasında gittiğim dahiliye uzmanı, onkoloji servisine yönlendirdiği zaman anlamıştım bir şeylerin ters gittiğini.
"Akciğer kanserisiniz" dedi doktorum. Üzüldüm, "tahliller, tetkiklerde başka organlara yayılmamış,
Karamazovlar’ı Dostoyevski’nin zirvesine hatta cahilliğimden cüret alarak edebiyat tarihinin zirvesine koyarak başlamak istiyorum. Bu noktada Suç ve Ceza’yı öne atarak itiraz edenler olacaktır ki bana kalırsa bu iddiada bulunanlar henüz Karamazovlar’ı okumayanlardır. Ecinniler de Raskolnikov karakterini şöyle böyle içinde barındırdığından Suç ve
İskandinav ülkeleri günümüzde herkesin hayranlıkla baktığı, ekonomisiyle, özgür düşüncesiyle, refahlık seviyesi ve insanlara verdiği değerle herkesin yaşamak istediği bir konumdadır. Farklı eğitim sistemleriyle, farklı inançları bir arada tutabilmesiyle, hapishanedeki insanlarına bile verdikleri değerle ve belki de hapishanelerinin olmasıyla