Anlatıcı kâğıdı önüne, kalemi eline almış ve betimlemiş. Cümlelerce, paragraflarca, sayfalarca betimlemesini sürdürmüş ve kitabını sonlandırmış. Her bir betimlemenin olduğu cümlelerin içindeki kelimeler de ayrı ayrı konuşmuş. Anlatıcı her gördüğünü, her duyduğunu, her düşündüğünü betimlerken de bir arayışın içinde, kitap zaten bir arayışın kitabı
Vardım eteğine,secdeye kapandım;
Koşup bir koluna sımsıkı abandım.
Karlı başın yüce dedikleyin yüce,
Sükûn içindeki heybetin gönlümce.
Devce yapında ilk rahatlığı duydum.
Şifası mı ne ki ruha bu ilk yudum
Hayâl arkasında boş çırpınışların
Sen uygun bir vakti gelince rüzgârın
Sonsuzluğa doğru kalkacak sihirli
Bir gemisin göklerde
Her yükselen bir gün düşer,
İnişler başlar zirveden.
Ömrün mutlu günlerine niçin aldanır ki insan?
Her şey değişir gök gibi.
Bir gün pırıl pırıl bir gün bulutlu;
Sen de öylesin işte...
Bugün güldürürse yarın ağlatır zaman;
Kime uzatmış ki bir şefkat eli bu dünya?
Kime ebedilik vermiş, kime yaramış sonsuzca?
Hedefini delip geçmezse
Kitabın dili hakkında bilgi vermek istiyorum öncelikle. Yalın, sade, her yaştan okurun okuyabileceği şekilde yazılmış ve olaylar birinci ağızdan sizinle sohbet eder gibi anlatılıyor. Dua hakkında hepinizin bildiğini düşündüğüm ayet, hadis, kıssalardan faydalanılmış. Buraya kadar klasik yeni türk edebiyatı diyebilirsiniz. Ve haksız da
🥀1. Kendini küçük görmeyi bırak. Sen yürüyen evrensin.
Büyük bir potansiyelle doğdun. İdeallerin, hayallerin, gerçekleştirmek istediklerin var. Kanatların var. Sürünmek için değil, uçmak ve yaşamak için doğdun. Elinde ipin var olduğunu bilirken ne diye kuyunun dibinde durmaya devam edersin? Evren senin dışında değil, evren senin içinde.
🥀2.
Acılara gömüldünüzde de,yine yüreğinize bakın,size acıtan şeyin daha önceleri size sevinç kaynağı olan şeyden başka bir şey olmadığını fark edeceksiniz.