Bizim yobaz hocanın tarifine göre ilham iki türlü olurmuş: Ya rahmani ya şeytani... Biz çoktandır iblise uyduk. Şeytan herkesin zannettiği kadar hain bir aldatıcı değildir. Yalnız yaratılışa, âlemin idare biçimine karşıdır. Tanrı'ya karşı bu kuvveti nereden buluyor? Bu muhalefet Cenab-ı Hakk'a hoş görünüyor olmalı ki birtakım safdilleri kandırmasına müsaade ediyor. Eğer şeytan bu muhalefeti İttihat ve Terakki'ye karşı etmiş olsaydı şimdiye kadar belasını bulurdu.
''Ve sonunda ey erkek okurlar, kadın okurlar, beyler, hanımlar, genç kızlar, bu üç öykünün, kişileri içlerine kapanık ve tanınmadan yaşamak zorunda kalsalar bile, yaşayacaklarını biliyorum. Kendi yaşayacağımdan emin olduğum kadar bundan eminim. Nasıl? Ne zaman? Nerede? Bunu yalnızca Tanrı bilir…''*
Yaman Adam (ya da ‘’Tam Bir
Otuz yıl... Camille gibi yaşamının belki de en verimli yıllarını akıl hastanesinde geçiren, geçirmek zorunda kalan başka sanatçılar da vardır şüphesiz. Kardeşi Paul'e yazdığı bir mektupta kendi durumunu yine en iyi o ifade eder:
"Akıl hastanesi! Evim diyebileceğim bir yere sahip olma hakkım bile yok! Onların keyfine kalmış işim! Bu, kadının sömürülmesi, sanatçının ölesiye ezilmesi... Mahsus kaçırdılar beni, onlara tıkıldığım yerde fikir vereyim diye; yaratıcılıklarının ne kadar sınırlı olduğunu biliyorlar çünkü. Kurtların kemirdiği bir lahana gibiyim şimdi, yeni filizlenen her yaprağımı büyük bir oburlukla mideye indiriyorlar... Bilmiyorum, kaç yıl oldu buraya kapatılalı, ama tüm hayatım boyunca ürettiğim eserlere sahip çıktıktan sonra şimdi de kendilerinin hak ettikleri hapishane hayatını bana yaşatıyorlar... Bütün bunlar Rodin'in şeytani başının altından çıkıyor. Kafasında bir tek düşünce vardı zaten; kendisi öldükten sonra benim sanatçı olarak atılım yapıp onu aşmam; bunu engellemek için de, yaşarken olduğu gibi ölümünden sonra da ben hep mutsuz kalmalıydım... Her bakımdan başarıya ulaştı işte! Bu... Bu esaretten çok sıkılıyorum... Villeneuve'e hiç dönemeyecek miyim, Paul?"
Lord Caire, St. Giles'ta dolaşan katili yakalamak için abisiyle birlikte kimsesizler yurdu işleten Temperance'dan yardım ister. Çünkü Lord Caire, St. Giles'a yabancıdır ve bölgeyi bilen Temperance ona pek çok kapıyı açabilecektir.
Hikâyenin içine aşkın yanında biraz da gizem katıldığı için beğenerek okudum. Baş karakterlerin yanında yan
Otuz yıl... Camille gibi yaşamının belki de en verimli yıllarını akıl hastanesinde geçiren, geçirmek zorunda kalan başka sanatçılar
da vardır şüphesiz. Kardeşi Paul'e yazdığı bir mektupta kendi durumunu yine en iyi o ifade eder:
"Akıl hastanesi! Evim diyebileceğim bir yere sahip olma hakkım bile yok! Onların keyfine kalmış işim! Bu, kadının sömürülmesi, sanatçının ölesiye ezilmesi.. Mahsus kaçırdılar beni, onlara tıkıldığım yerde fikir vereyim diye; yaratıcılıklarının ne kadar sınırlı olduğunu biliyorlar çünkü. Kurtların kemirdiği bir lahana gibiyim şimdi, yeni filizlenen her yaprağımı büyük bir oburlukla mideye indiriyorlar.
Bilmiyorum, kaç yıl oldu buraya kapatılalı, ama tüm hayatım boyunca ürettiğim eserlere sahip çıktıktan sonra şimdi de kendilerinin hak ettikleri hapishane hayatını bana yaşatıyorlar... Bütün bunlar Rodin'in şeytani başının altından çıkıyor. Kafasında bir tek düşünce vardı zaten; kendisi öldükten sonra benim sanatçı olarak atılım yapıp onu aşmam; bunu engellemek için de, yaşarken olduğu gibi ölümünden sonra da ben hep mutsuz kalmalıydım. Her bakımdan başarıya ulaştı işte! Bu... Bu esaretten çok sıkılıyorum. Villeneuve'e hiç dönemeyecek miyim, Paul?"
3.33
Dünya bana soğukkanlılığını döndüğünde,
geçmişim sevilmeye layık olmadığımı tekrarladı.
Hiçbir zaman sevilmeyeceğime dair düşünceler içinde boğuldum.
Korkunç düşüncelerime son vermek için
Tanrı seni göklerden gönderdi.
Söylesene, nasıl bu kadar zarafetle seviyorsun?
Bu kadar güzel kanatlarla nasıl giriyorsun hayatıma?
Ben buna layık mıyım?
Masumiyetin nasıl şeytanı delmez?
Beklemeye değer olduğunu,
kendi nasibimi okumaya değer olduğunu gösterdin ta ki şu bölüme gelene kadar; biz.
#28324848 DOSTOYEVSKİ etkinliği kapsamında;
Aylak Adam Yayınları'nın aforizmalar serisinden bir eser. Dostoyevski'nin romanlarından, hikayelerinden ve konuşmalarından alınmış sözler yer alıyor. Altını çizdiğim çok oldu. Fakat okumayı yavaşlattığı ve sonrasında fırsat olmadığı için hepsini paylaşamadım. İnceleme de biraz gecikti. Tembel miyim
Yavaş yavaş
mırıldanmaya başladı:
“Hakkın var Macide... Ben Bedri'nin
yanında biraz kalıp onun insanı
bağlayan arkadaşlığını ve alakasını
görünce kendimin ne olduğumu
unutuvermiştim. O, birçok şeyler
söyleyerek benim tamamıyla fena bir
adam olmadığımı ispat etmeye
çalıştı... Bir an için inandım. Şimdi
görüyorum ki hepsi vehim! İnsan
neyse o... Hakkın var... Belki de
Bedri'nin o şirret ve mızmız ablası
Mediha ile aynı hamurdanız... Seninle
yollarımızın ayrılması lazım. Ben bu içimdeki melun şeytanı bir müddet
daha gezdirir ve sonra her şeye bir son
veririm... Niçin seni beraber
sürükleyeyim? Ne kadar ayrı insanlar
olduğumuz meydanda... Bütün bu
farklara rağmen seni böyle çılgınlar
gibi sevişim de herhalde bu şeytanın
bir oyunu olacak... Sonra her şey
günden güne daha fena oluyor...
Şimdiye kadar asla yapmadığım,
yapacağımı aklıma bile getirmediğim
işler oldu. Ben senin yanında böyle
uzanıp sahici bir insan gibi sözler
söyleyecek bir mahluk değilim... Ah
Macide... Daha birçok şeyleri
bilmediğin halde hükmünü verdin...
Halbuki senin bu akşam gördüklerin
hiçti... Hatta ben böyle yapmakta
biraz da mazurdum. Kendimden iğreniyordum. Buna tahammül
edemeyerek bütün insanları da
kendim gibi iğrenilecek mahluklar
halinde görmek istiyordum...
Karıcığım... Benim neler yaptığımıbilsen... Belki bana daha çok kızardın... Belki yanımdan kaçardın...
Belki de halime acırdın... Bak bana...
Ben acınacak halde değil miyim?..”
Manevî Hayatın Merkezi Olmalı
❁ ❁ ❁
Dinlerin manevî telaffuzları metafizik boyutunda ifade edilme gerekliliği ve çabası haizdir. İslâm kaynak ve geleneği metafizik çevresinde güçlü karakterler ve yansımaları mevcuttur. İslâm maneviyatı karakteri ifade etme çabasının birçok çevrelerden bir tanesi olan “Tradisyonalist” –