KENDİ KALEMİMDEN.
Ben fil. Milyonlarca filden sadece biri. Atalarımız olan Mamutlardan sonra bizler kaldık dünyada. Düşünün neredeyse arşa değecek belki başımız. Adımlarımla ve ağırlığımla gurur duymuyorum ama bu güç içimde fırtınalar koparıyor, dinginleşiyorum. Güzel bir gün bugün. Timur'dan beri ağaçlarla aramız iyi. 1402 yılından beri
Bir Detaylandırma (II)
Bir kadın sesiyle yerimden sıçradım. Önümde oturan kadın muavine bağırmış, sıcak su dökmüş birisi herhalde. Cehennemi tanımıyorsun daha. Yanıma baktım, ev cücesi gitmiş, muavin gömleği giymiş uzun saçlı, nefesi içki kokan birisi gelmiş. Bana baktı ve “İkinci bir hayata başlamak istesen nereyi tercih edersin?” diye sordu.
Bulgakov'un Usta ile Margarita'sının çizgi roman uyarlamasını saymazsam okuduğum ikinci kitabı Şeytani. Roman sayılmaz, biraz uzunca bir öykü bu. Genç Bir Doktorun anılarında "Bu kitap için Bulgakov'un yazım tarzını yansıtmadığı söyleniyor" demiştim. Bu hikaye tam olarak Bulgakov gibi geldi bana.
Kitap Aziz Nesin hikayeleri tarzında
Sadettin Ökten: Kur'an-ı Kerim'de var; "Sen sert yüzlü olsan bunlar etrafında toplanmazdı." Cenab-ı Allah yarattığı kulun tabiatını biliyor çün- kü kendi yarattı. Sert yüzlü olmak, insanlara tahakkümle yaklaşmak, "ben üstünüm" demek aslında. Allah'ın en sevmediği huy. ondan vazgeçmek lazım çünkü sen de insansın, o da insan. Sana nasip olmuş, ona olmamış. Davete icabet etmiş olan çağıracak. Onlar icabet etmişler, gelmişler. Çünkü hepsi elest bezminde, "Evet," dediler. "Ben sizin Rabbiniz değil miyim?" diye sordu, "Hayır." diyen olmadı. O zaman ruhları vardı, nefisleri yoktu. Beşer olarak dünyaya gelince nefisleri ortaya çıktı. Nefis rahmanı de olur, şeytani de olur. Ruh, rahmanidir, şeytani değildir. İnsanların meleklerden üstünlüğü böyle ortaya çıkar, meleklerin günah işleme kabiliyeti yoktur.
''Damarlarındaki kanı boşalt, yerine su doldur, işte o zaman savaş olmaz.''
(I. cilt, s. 587)
Savaş... savaş... savaş... Nedir bu savaş? Dostoyevski der ya, ''Her insan doğuştan gaddardır,'' diye, bence savaş, gaddarlığın, açgözlülüğün ve hükmetme aşkının dışa vurumudur. Barış ise, aynı savaş gibi, sadece çıkarların kesişmesiyle oluşan, başka
Kaynaklar:
Monmouthlu Geoffrey'in İngiliz Krallarının Tarihi adlı eseri. (12. yüzyıl)
Raphael Holinshed'in Chronicles of England, Scotland, and Ireland adlı eseri. (1587)
Oyun, Lear'in topraklarını kızları arasında paylaşması ile başlar. Lear, kızlarından kendisini ne kadar sevdiklerini söylemelerini ister; Kralın büyük kızı Goneril ve ortanca
Bizim yobaz hocanın tarifine göre ilham iki türlü olurmuş: Ya rahmani ya şeytani... Biz çoktandır iblise uyduk. Şeytan herkesin zannettiği kadar hain bir aldatıcı değildir. Yalnız yaratılışa, âlemin idare biçimine karşıdır. Tanrı'ya karşı bu kuvveti nereden buluyor? Bu muhalefet Cenab-ı Hakk'a hoş görünüyor olmalı ki birtakım safdilleri kandırmasına müsaade ediyor. Eğer şeytan bu muhalefeti İttihat ve Terakki'ye karşı etmiş olsaydı şimdiye kadar belasını bulurdu.
#28324848 DOSTOYEVSKİ etkinliği kapsamında;
Aylak Adam Yayınları'nın aforizmalar serisinden bir eser. Dostoyevski'nin romanlarından, hikayelerinden ve konuşmalarından alınmış sözler yer alıyor. Altını çizdiğim çok oldu. Fakat okumayı yavaşlattığı ve sonrasında fırsat olmadığı için hepsini paylaşamadım. İnceleme de biraz gecikti. Tembel miyim
Otuz yıl... Camille gibi yaşamının belki de en verimli yıllarını akıl hastanesinde geçiren, geçirmek zorunda kalan başka sanatçılar da vardır şüphesiz. Kardeşi Paul'e yazdığı bir mektupta kendi durumunu yine en iyi o ifade eder:
"Akıl hastanesi! Evim diyebileceğim bir yere sahip olma hakkım bile yok! Onların keyfine kalmış işim! Bu, kadının sömürülmesi, sanatçının ölesiye ezilmesi... Mahsus kaçırdılar beni, onlara tıkıldığım yerde fikir vereyim diye; yaratıcılıklarının ne kadar sınırlı olduğunu biliyorlar çünkü. Kurtların kemirdiği bir lahana gibiyim şimdi, yeni filizlenen her yaprağımı büyük bir oburlukla mideye indiriyorlar... Bilmiyorum, kaç yıl oldu buraya kapatılalı, ama tüm hayatım boyunca ürettiğim eserlere sahip çıktıktan sonra şimdi de kendilerinin hak ettikleri hapishane hayatını bana yaşatıyorlar... Bütün bunlar Rodin'in şeytani başının altından çıkıyor. Kafasında bir tek düşünce vardı zaten; kendisi öldükten sonra benim sanatçı olarak atılım yapıp onu aşmam; bunu engellemek için de, yaşarken olduğu gibi ölümünden sonra da ben hep mutsuz kalmalıydım... Her bakımdan başarıya ulaştı işte! Bu... Bu esaretten çok sıkılıyorum... Villeneuve'e hiç dönemeyecek miyim, Paul?"
Normalde SPOILER içerikli inceleme pek yapmam, ama hem kitabın bilinirliğine güvenerek hem de böyle bir kitabı SPOILER vermeden inceleyemeyeceğime kanaat getirerek aklımdan ne geçiyorsa aktarmayı seçiyorum. SPOILER!!! demiş miydim? Demiştim sanırım, sonra kimse bana kızmasın...
Prendick, amma ballı adammışsın bir kere bunu dile getirelim. Sen
Lord Caire, St. Giles'ta dolaşan katili yakalamak için abisiyle birlikte kimsesizler yurdu işleten Temperance'dan yardım ister. Çünkü Lord Caire, St. Giles'a yabancıdır ve bölgeyi bilen Temperance ona pek çok kapıyı açabilecektir.
Hikâyenin içine aşkın yanında biraz da gizem katıldığı için beğenerek okudum. Baş karakterlerin yanında yan