B.

LXXXVIII
Senin gözünde artık kalmayınca değerim, Hor görmeye başlayıp küçülttüğünde beni, Senin yanına geçip kendimle cenk ederim: Haksızsan da korurum senin erdemlerini. Eksiklerimi benden iyi bilen olur mu? Bırak, ben anlatayım senin yerine bir bir İşlediğim her suçu, gizli her kusurumu; Beni yitirmek, sana şan ve şeref getirir. Ben de, doğrusu, bundan elde ederim yarar: Gönlümde aşk dolu düşünceleri sana Yönelterek kendime verdiğim bunca zarar Sana iyi gelirse katmerli iyi bana. Benim sevgim böyledir, varlığım senin hepten: Her suçu üstlenirim yeter ki haklı çık sen.
Sayfa 88
Reklam
"Hoşça kal! Değerin çok yüksek, tutamam seni."
"Müzikten anlayan kulağa söyle şarkını."

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Her gün biraz daha artan aşkla seviyorum sizi,hiç kimsenin sevemeyeceği kadar
Yıldızlardan derlemem vardığım yargıları, Oysa müneccimliği enikonu bilirim; Ama anlatmam iyi kötü yazgıları: Ne afet ve kıtlıklar, ne altüst olan mevsim. Anlara fal bakamam, geleceği göstermem; Söylemem kime şimşek, yağmur ve rüzgâr kısmet, Tahta geçeceklere ikbal müjdesi vermem Gök kubbede bulsam da türlü türlü alamet. Senin gözlerindedir bildiğim her ne varsa, O değişmez yıldızlar kaynağıdır sanatın, Birlikte yaşar gerçek ve güzellik yaşarsa; Sen sürdür varlığını, sürüp gitsin kaç batın. Yoksa, senin gelince sonun -bu falcı bilir- Gerçekle güzelliğin kıyamet günü gelir.
Sayfa 14
Reklam
"Söyleyemem, ben kimim gerçekten; Çünkü bu ömür bir rezil işkence."
Umutsuz bir aşk çökmüşse gönlüne sabahın üçünde, özellikle onun orada, yerinde olmadığı kuşkusuna kapıldığında telefon etmeyi gururuna yediremiyorsan, ister istemez içe dönüp kendinle baş başa kalırsın; o anda akrep gibi sokarsın kendini ya da hiçbir zaman postalamayacağın mektuplar yazarsın ona, ya da odanda ileri geri volta atarsın, hem küfür hem dua edersin, sarhoş olursun ya da kendini öldürecekmiş gibi davranırsın. Bu gidişat bir süre sonra tatsızlaşır, bıktırır insanı. Yaratıcı biriysen -ama unutma , o anda boktan bir durumdasın- acılı anılardan ortaya elle tutulur bir şeyler çıkarabilir miyim diye sorarsın kendi kendine. Ve işte bir gece saat üç sularında başıma gelen tam buydu. Birden karar vermiştim , çektiğim acıyı tuvale dökecektim.
Sonra acı çekme ve boğulma aşaması geldi. Bu acı ölüm değildi, sersemlemiş bilincinde bocalayarak dolaşan düşünceydi. Ölüm acı vermezdi. Hayattı, hayatın sancısıydı bu feci, bu insanı boğan his. Hayatın Martin'e vurduğu son darbeydi.
Sayfa 480
Ne çok uyuduğunu ve buna rağmen ne çok uyumak istediğini fark etti. Halbuki eskiden uykudan nefret ederdi. O zamanlar uyku, hayatının kıymetli anlarını çalıyordu. Yirmi dört saatte dört saat uyku, dört saatlik hayatın elinden alınması demekti. Nasıl da çok görürdü uykuyu! Oysa şimdi çok gördüğü şey hayattı artık. Hayat güzel değildi; tatsızdı, acıydı. En vahimi de buydu. Yaşamayı arzu etmeyen bir hayat, sona erme yoluna girmiş demektir.
Sayfa 470
Reklam
Nasıl da yok olduk hepimiz, yapayalnız.
Cehennem boşalmış, şeytanların hepsi burada!
Geri113
208 öğeden 196 ile 208 arasındakiler gösteriliyor.