Şehirler arası otobüs yolculukları şiirler,hikayeler için hep malzeme olmuştur. Buğulu camlara resimler çizilmiş,hayat bir şerit gibi akmıştır yanıbaşımızdan. Hele mevsim kış olduğunda durduğunuz bir durakta uyku sersemi yüzlere vuran soğuk havanın ayrı bir tadı kalmıştır hafızalarda. Ben de çok severdim bu yolculukları. Hele bu yolculuklar senin yaşadığın şehre doğruysa daha ilk andan kalp atışlarımın hızlandığını hatırlarım. Bazen zamanın ağırlaştığı, her şeyin yerinde asılı kaldığı hissine kapılırdım. Kaç kez geçmiştim o yolları oysa. Yine de her geçişimde ayrı bir heyecan akardı içime. İçimde bir kirpi yürürdü sanki dikenlerini batıra batıra. Bir masamız olurdu seninle Edip CANSEVER’in masasına benzer. Umutlarımızı,hayallerimizi,gülüşlerimizi koyardık masanın üstüne. Bezende hüzünlerimizi. Zaman avuçlarımızdan akıp giderdi. En çok geriye dönüşleri sevmezdim. Her ayrılışımızda bir şeyler kalırdı benden. Hem sende hem de o şehirde. Eksildiğimi hissederdim. En son gözlerinde gözlerimi bırakmıştım. Ve ben o günden bu yana eksik yaşamaya devam ediyorum. Şimdi çok eskiden okunmuş bir şiir gibi hayat. Ne diyordu şair “Aşk ne kadar kısa unutmak ne kadar uzun.”(H)
BİR ŞİİR, BİR HİKAYE (MAKBER)
Makber şiiri, Abdülhak Hamit Tarhan ilk eşi Fatıma Hanım’ı kaybettikten sonra kaleme alınmıştır. Abdülhak Hamit Tarhan ve eşi Fatıma Hanım’ın tanışma ve birlikte olma hikayeleri de bir o kadar romantiktir. Abdülhak Hamit Tarhan kolay kolay kimseyi beğenmez ancak Fatıma Hanım’a görür görmez tutulur. Öyle ki hemen evlenirler. Hatıralarında sık sık Fatıma Hanım’ı gözünden bile sakındığını söyleyen Tarhan, hayallerindeki aşkı yaşamaktadır. Farklı ülkelerdeki görevleri nedeniyle pek çok kez ayrı düşseler de aklı hep eşindedir. 1883 yılında Fatıma Hanım’ın verem olduğunu öğrenirler. Hep birlikte Tarhan’ın görev aldığı Bombay’a giderler. Buranın havasının Fatıma Hanım’a iyi geleceği düşünülür. Abdülhak Hamit Tarhan Bombay’da pek çok eser kaleme alır ancak eşinin durumu beklendiğinden daha kötü hale gelmiştir. 1885 yılında aile toparlanarak İstanbul’a dönmeye karar verir. Beyrut Valisi Nasuhi Bey’in konağında yolculuğa mola verdikleri sırada Fatıma Hanım hayatını kaybeder. Abdülhak Hamit Tarhan 40 gün boyunca Beyrut’ta kalır her gün yas içinde eşinin mezarına gider. Makber şiiri de bu süreçte yazılmıştır.
Abdülhak Hamit Tarhan
Abdülhak Hamit Tarhan
Reklam
Sessizliklerin şiire dönüştüğü yerde, Mavi mısralarda gözlerini kendime çekmek. Bir salıncaktı, ruhumun hikâyeleri. Her bir sayfada seninle bütünleştiğim.
Karantina
Karantina
Tağut Nedir?...
“(O gün) Peygamber: “Rabbim! Benim kavmim şu Kur’an’ı terk edilmiş bir şey hâline getirdi” diyecek.” (25/Furkan, 30) Lâ İlâhe İllallâh’ın ikinci şartı “Tağutu Red ve İnkâr Etmek”tir... Bu şart tahakkuk etmeden iman sahih olmaz. Tağut kavramı, birçok İslami kavramda olduğu gibi manası tahrif edilen ve yanlış yorumlanan kavramlardan birisidir.
Benzer hikayeler
Benzer hikayelerde rol alan insanlardık ihtimal alaca karanlık kuşağı, sorgulamayan ama itaatkar. Maskelerden çok sıkıldım sıyırsana derisini yüzünün. Menteşesiz kapıları zorla Yukarı çık merdivensiz soruların uçurumundan sarkıt kendini. Kirpiklerine tutunan halisinasyon salincaginda uzunuzadıya sallan Gökten birkaç yıldız topla. Dudağında ki geçmeyen uçuğu kanat. Bu baygınlık hali gecer birazdan. Kimsesizleştirdiğin hayatını al en yakın tren istasyonuna git! Hızla geçen hayatı anlatır sana. Bağlı isteklerinin ellerini çöz! Deniz madense kürekler ağaçtan olmaz Unutma!. E.Gülüş Teke
Reklam
988 öğeden 351 ile 360 arasındakiler gösteriliyor.