Herkesin birbirini pusuda bir tehlike, sıkıcı bir yük, yenilecek kötülük ya da bir zaman kaybı olarak gördüğü bir dünyada, hücrelerine işlemiş kuşkunun kaskatı ettiği bedeni, ilkel korunma güdüsünün tetikte saldırganlığı ve durmadan soğuyan sesinin kırıcı uzaklığı ile konuşuyordu. … Kendi içine bakmayı birazcık bilen herkes, sesinin tınısından içindeki bataklığın kıvamını görürdü.