"Sen gerçekten çok zekisin, bunu biliyorsun değil mi?" dedi gözleri vücudumda dolaşırken.
Aslında senin o güzel, çıplak gögüslerinden başka bir şeye konsantre olmakta zorlanıyorum," dedi ve beni kendine dog. ru çekerek öpmeye başladı. Dili ağzımda dolaşıyor ve gögsu mü okşuyordu. O anda onu kendimden geri ittim. "Hayır, ha yır, hayır. Tüm sabahı burada kapalı olarak geçirmeyeceğiz Aşağıda ve toplumun gözü önünde olmamız gerekiyor. Ya da sadece Sophia'nın gözü önünde olmamız gerekiyor. Kahvaltı kaçta?"
İç çekti ve "Sekiz buçukta," dedi.
"Kahretsin o zaman kahvaltıdan sonra duş alırım," dedim ve yataktan zıplayıp bavulumdan kıyafet seçmeye başladım. "Umarım kimse tatlı ve seksi olmamı umursamaz, dedim, Hudson kendi bavuluna doğru giderken.
"Benim bir itirazım olmaz," dedi.
Kıyafetlerimi çıkarırken, Hudson'ın senfoni sırasında ba- cağına dokunmamdan dolayı nasıl tepki verdiğini anımsadım.
"Seni şimdiden uyarıyorum, bu sadece oyun," dedim ve pembe külotumu giydim. "Onun yerine dokunuş, okşayış ve öpüş gibi şeyleri tercih ederdim," dedim ve krem rengi şortu mu giydim.
Hudson, iç çamaşırıyla uğraşmadan kot pantolonunu giy di. "Uyan için teşekkürler."
Ve sertçe. Rebekah sert sever miydi? Eric sık
sık yoğun cinsel düşünceleri olmasına alışkındı. Aklının merkezi her zaman cinselliği olmuştu fakat bir kadının yaptığı her
şeyden genellikle böyle tahrik olmazdı. Eti kızgın yağa attı
ğında ve gürültülü bir cızırtı çıkardığında Eric sonunda aklını başına topladı. topladı. Çok teşekkürler, ama kıçının başına böyle bir şey gel. mesini istemezdi.
Rebekah ona bir bakış attı. "Ne yaptığın hakkında hiçbi fikrin yok değil mi?"
Kabul etmekten nefret etse de bir fikri yoktu işte. Rebekahn çileden çıkmasını ve onu mutfaktan kovalamasını istemiyordu Cinal yardım etmek istiyordu. Yakın olmak. Bu kız için özel olmak. "Göster bana."
Rebekah bir patatesi yıkadı, tezgâha inşa edilmiş kesme tahtasına götürdü ve birkaç büyük parçaya kesti. "Bununla baş edebilecek misin?" Genç kız kalın kirpiklerinin altından ona baktı.
Baş etmek mi? "Evet."
Yemek bölümündeki Brian, şarkı söyler gibi, "Şimdiden fantastik kokuyor," diye murıldandı.
"Ne yazık ki birkaç saate kadar hazır olmayacak." Brian açlıkla guruldayan karnını iki eliyle birden sardı. "Sanırım o zamana kadar midem kendi kendini sindirecek." Jace gülerek, "Eskiden normal bir yemek yemeden günler geçirirdik. Myrna seni şımarttı," dedi.
Brian ona gülümsedi. "Ve sadece yemek pişirmesiyle de değil."
Rebekah, etin diğer tarafını kızartmak için çevirdi ve buz-
dolabında sebze aradı. Eric genç kızın artık kapüşonlunun al- tında gizlenmeyen kalçasını kıvırışını izlerken neredeyse par mağırı doğruyordu.
"Vincent'e dönmeni istemiyorum, Kitana." Gözlerini benimkilerden ayırdı ve karnıma sabitledi. Aramızdaki mesafeyi azaltarak bir elini karnımın üstüne koydu. "Büyümekte olan bu küçük yaratığın babası olmasam da şimdiden bana aitmiş,benim çocuğummuş gibi hissediyorum. Uzun zamandan beri hissetmediğim bir heyecanla güne başlıyorum ve Senterialı prens bozuntusunun bunu elimden almasını istemiyorum. Ama bencil biri de değilim ben. Ben bebeğin gerçek babasının olduğunu biliyorum. Zaman zaman reddetmeye çalışsam da onu olan hislerini görüyorum ve pişman olmanı istemiyorum."
Eğer düşünseydim sadece bebeği değil beninde istediğine dair umut yetiştirirdim ruhumda. O yüzden çenemi dik tutmaya çalıştım.
"Pişman olmayacağım Leo. Sen iyi bir eş ve dost olacaksın. Ayrıca benim için kusursuz bir babasın."
"Teşekkürler ederim. İyi bir şekilde tanışmadığımızı biliyorum ama senin ve bebeğin için her şeyi yapacağım.'
Şimdiden eşikte oturmakta olan Shasta, “Teşekkürler” dedi. İki çocuk birbirlerinin yüzüne baktılar ve o anda dost olduklarını anladılar.
“Güle güle” dedi Corin. “Ve bol şanslar. Umarım sağ salim kaçarsın.”
“Hoşça kal” dedi Shasta. “Epey macera yaşamışsın bence.”
“Seninkiyle kıyaslanamaz” dedi Prens. “Şimdi yavaşça atla” diye ekledi Shasta hazırlanırken. “Umarım Archenland’da karşılaşırız. Babam Kral Lune’a git ve benim arkadaşım olduğunu söyle. Dikkat et! Biri geliyor galiba.”
"Aşktır, yırtıldı yırtılacak bir anı gibi
eski sesli haziranın tam ortasından,
tam duyuldu duyulacak derken yalnızlığın
sesi aşktır, açılır bir şiirin her yerinde:
-Yalnızlık kokuyorsun demiş miydi Edip Bey
öyleyse haziran kokuyorsun demiştir bir de
şunu: Bir anıya bir başka anıdan ne
kalır, elbet aşkın ortasında haziran kalır!
Bir yazı bile şurda-burda birlikte
tamamlamadan henüz, bir yaz daha
çıkarma telaşından sakın! Ne haziran
kalır geriye ne adamla kadın!
Şimdiden teşekkürler bir anıyı böyle
dayanıklı kılan iyiliğine, aşkın
ve haziranın trenini kaçırma, ocakta
ateşçisi ol ve öv onu, hızlı geçen
şubatta yavaşlığına bak kırların, martta
makas değiştir, istasyonda bekleyen çocuğu
benim için öp, o senin çocukluğun!
Mayısı havalandır, sonrası hazirandır...
Hazirandır, yalnızlık gibi aşkın ortasındadır.
Şimdiden teşekkürler bir anıyı böyle
dayanıklı kılan iyiliğine, aşkın
ve haziranın trenini kaçırma, ocakta
ateşçisi ol ve öv onu
…
Hazirandır, yalnızlık gibi aşkın ortasındadır.
"Sevgili Patiayak
Teşekkürler, teşekkürler, Harry'nin doğum günü armağanı için çok teşekkürler! Kesinlikle en sevdiği armağan oldu. Bir yaşında ve şimdiden oyuncak bir süpürge ile hızla geziniyor, kendinden öyle hoşnut bir hali var ki, sen de göresin diye zarfın içine bir resim koydum. Gerçi yerden ancak yarım metre yükselebiliyor ama kediyi öldürmesine ramak kaldı ve Petunia'nın bana Noel'de gönderdiği korkunç bir vazoyu da parçaladı (hiç şikayetim yok). Tabii James bunu çok komik buldu, büyük bir Quidditch oyuncusu olacağını söylüyor, ancak bütün süsleri toplayıp kaldırmak zorunda kaldık, harekete geçince de gözümüzü ondan ayırmamaya özen gösteriyoruz.
Çok sakin bir doğum günü çayı içtik, sadece biz ve Harry'e bayılan ihtiyar Bathilda. Senin gelmediğine öyle üzüldük ki, ama yoldaşlık her şeyden önce gelmeli ve zaten Harry de doğum günü olduğunu bilecek kadar büyük değil henüz! James burada kapalı kalmaktan biraz gerilmeye başladı, belli etmemeye çalışıyor ama ben anlıyorum - üstelik Görünmezlik Pelerini de hala Dumbledore'da, yani küçük gezintilere çıkma şansı yok hiç. Eğer ziyarete gelebilirsen, bu onun moralini öyle yükseltir ki. Geçen hafta sonu Kuyruk buradaydı, bana biraz canı sıkılmış gibi geldi, ama herhalde McKinnon'ların haberindendir; duyunca bütün akşam ağladım.
Bathilda hemen hemen her gün uğruyor, büyüleyici bir ihtiyarcık, Dumbledore hakkında en şaşırtıcı hikayeleri anlatıyor bilse memnun kalacağını sanmam! Aslında ne kadarına inanacağımı bilemiyorum, çünkü insana inanılmaz geliyor Dumbledore'un..."
"Terlikler için ayrıca teşekkürler," dedim neşeyle.
"Terliklerin içi soğumadan yine gel olur mu?"diye soruverdi.
Duraksadım. Şaşkınca gülümsedim ve kafamı diğer yatırdım. "Ama şimdiden soğudu içleri."
Kafasını benimle aynı hizaya, aynı noktaya getirdi. "Soğumasına izin vermeyeceğim Mislina. Sen gel olur mu?"