Saray edebiyatının büyük ozonlarından birisi de 1730'da ölen şair Nedim'dir. O, divan edebiyatının en lirik şairlerinden birisi olmakla birlikte, katı bir oğlancıdır. Küçük oğlanları kullanma sevdasındaki Nedim, ''nazlı çocuk'' dediği mektep çocuğuna, ''okula tenha yoldan git ki sana kötü niyetliler laf atmasın'' derken aslında onu kendisine ayırmak derdindedir.
''Tıfl-ı nazım yürü git mektebe tenha yoldan
Harf atar belki sana bir iki bed-lehce harif''
Bakıcı denetimindeki bir oğlan çocuğuna ''Gel benimle evime de bakıcın ben olayım'' derken amacı o çocuğu kullanmaktır. Bunu da açık açık yazmaktan çekinmemektedir.
''Beşiktaş semtidir kaşanemizde rahat eylersin
Beraber sarılıp yatsak
Benim ey daye-perver tıfl-ı naz-ı dil- sitanım gel
Kulun olsun sana lala''
Aynı biçimde, daha dadısının kucağındaki bir oğlanı koynuna alıp kullanmak istediğini söylüyor:
''Kucağımdan kim alır ah o tıfl-ı nazı
Çıksa bir kerre hele dayenin aguşundan
Şu beyitte de aynı istek belirtiliyor:
''Akide almağa gittikçe lalası bulup fursat
Şekere gibi leb-i lalin öpüp ol tıfl-ı pinhan sev''
(Bakıcı şeker almaya gidince o çocuğun şeker gibi kırmızı dudaklarından öperek gizlice sev.) (174)
İstanbul’da “Aman düşmanın sözünden çıkmayalım” denildiği
o günlerde, Atatürk ve arkadaşları Anadolu’da milletle berber
düşmana karşı direniş planları yapmaktaydı. Padişah dahil
hiçbir Osmanlı yöneticisinin aklına ”BıV çare daha var: Bu anlaşmayı
kabul etmeyelim ve Anadolu'da Atatürk ve arkadaşlarının
direnişine destek verelim, öleceksek de vuruşarak ölelim”
demek gelmemiştir.
Cumhuriyet tarihi yalancılarının aklamaya çalıştıkları Padişah
Vahdettin, Saltanat Şurası’nın aldığı “Sevr Antlaşması’nı kabul
edelim” kararına karşı yumruğunu masaya vurarak, “Hayır,
böyle bir idam fermanını asla kabul edemeyiz... Gerekirse burada vuruşarak ölürüz, ama milletimizin alnına bu kara lekeyi
çalamayız” deme cesaretini gösterememiştir. Vahdettin’in, iş
işten geçtikten sonra Sevr Antlaşmasindan Mmecelle-i mesâib”,
yani ‘musibetler belgesi’ diye söz etmesinin ne anlamı vardır?
İşte, Cumhuriyet tarihi yalancılarının, “Padişah Vahdettin
Sevr’i imzalamadı! Osmanlı yöneticileri de Sevr Antlaşması’na
karşıydı! Ayrıca, Sevr’in geçerli olması için meclisin onayından
geçmesi gerekirken meclis kapalı olduğu için meclisin onayından
geçmedi, bu yüzden Sevr Antlaşması zaten geçersizdir! türündeki
“kıvırmalarının” gerçeği yansıtmadığı, Padişah Vahdettin ve
45 Osmanlı yöneticisinden 44’ünün Sevr Antlaşması’na “evet”
dedikleri gün gibi ortadadır.
"berber, sinek vızıltılarının neyi karşıladığını düşünerek suyu ateşten indirdi. Belleğinde uçup duran sinekleri kaynar suya düşürmekten korkuyordu. Çayı demlerken, divan sazını içindeki berberin eline verdi bu yüzden; sinekler, yeni çalınan türküye kondular. Kanatlarını titrete titrete belli bir noktaya tutunup yerlerini korumaya çalışıyorlardı. Ama berber sandalyesine dönerken duvardaki sazın varlığı içindekini susturdu nedense, sinekler türküden yere düştü ansızın ve yeniden havalanarak dükkânın içinde vızıldamaya başladılar."