Eski basım bir kitaptı. Bunu kelimelerin yazılışından bile rahatlıkla anlayabiliyorsunuz. Sanki bazı harflerin seçiminde Osmanlıca etkisi vardı. Remzi Oğuz Arık'ın çeşitli konulardaki makalelerin bir araya getirilmesiyle oluşturulmuş bir kitap.
İçerik olarak biraz bahsetmek istiyorum:
DERNEK: Derneklerin bir takım prensipleri vardır. Başta
Millet dediğin ne ola ki
Padişahım sen çok yaşa
Bu vatan senin çiftliğin
Padişahım sen çok yaşa
Büyük balık küçük balık
Kölelerin bölük bölük
Bre zalim bre sülük
Padişahım sen çok yaşa
Bu anlamda bir Müslüman dünyası yok. Böyle bir dünya tarih ve coğrafya olarak objektif (normal) şartları ile bizatihi oluşsa da, bu asırda Müslüman insan tipi mevcut değil, oluşmamış. İslâm ortak pazarını kurarız dediğinizde gülünç olursunuz. Çünkü öyle bir ortak pazar yok. Şartları oluşmamış; şartları oluşmadığı gibi bugün aslında Müslüman denen
«Hür dünya dediğin şey senin şu raporunu okuyunca kılını kıpırdatacak mı sanıyorsun? Kendi karınları tok, sırtları pek olduğu sürece başkalarının çektiği vız gelir insanlara, vız!
Bu andan sonra dünya gitgide uzaklaşıyor, uzaklaşıyor, tam yok
olmaya yüz tutmuşken Zehra bir ses duymaya başlıyor.
Sağ yanağını ısıtan mermerin altından gelen, yumuşak, tekdüze,
inlemeyle yakınma arası ama ne dediği anlaşılmayan, boğuk bir ses bu.
Elbette boğuk olacak, çünkü çok derinlerden geliyor gibi.
Zehra bir süre sonra bu sesin
Alamanya'da belediye başkanlarının tek başlarına bisikletle falan evlerine intikal ettiklerini duyunca kulaklarıma inanamamıştım. Ama bizim millet de gösterişi seviyor doğrusu. Bugün bizde bir belediye başkanı sokaktan yürüyerek evine gitse kimse adam yerine koymuyor. İşte bu da bir kültür farkı. Öğrencilik yaptığım kentin belediye başkanı çok mütevazi bir adamdı. Emekli subay olan bu zat Refah Partisi'nden belediye başkanı olmuştu. Evine yürüyerek gider, makam aracını kullanmazdı. Bunu gören halk aa şuna bak makam arabası bilem kullanmıyor diye kimi sevinir kimi ayıplardı. Biz bile gençliğin verdiği haytalıkla bu adam nasıl belediye başkanı, belediye başkanı dediğin biraz caf caflı olur diye serzenişte bulunurduk. Ama başkan aslında öyle hoş bir şey yapıyordu ki anlayana..
"Deli:Doğru.Dediğin gibi! Skandallar sosyal demokrasinin gübresidir! Hatta dahasını söyleyeyim:Skandal halkın bilinçlenmesinde zehire karşı kullanılan en mükemmel panzehirdir. Halk bilinçlendiğinde işimiz bitiktir. Baksanıza Amerika'ya. Gerçek bir sosyal demokrat ülke. Kendilerinin Vietnam'da yaptıklarını hiç sansürlemeden aktardılar
Şimdi ben diyorum ki: "Türkiye Türkleri yapmıştır, Türkler Türkiye'yi yapmıştır. Müslüman olmayan Türk olmaz." Bunlar bir siyasî programin içini doldurmak için söylenmiş şeyler gibi görünebiliyor. Tabii bu beni çok rahatsız ediyor. Birileri bir işler peşindeler, bir tezgâh kullanıyorlar ve onun sonuçları hepimizi etkiliyor. Dikkat edin,