Bir gazeteci, kariyerinin zirvesine çıkmış bir yöneticiyle görüşüyordu. Söyleşinin bir yerinde gazeteci:
"Başarının sırrı nedir sizce?" diye sordu.
Cevap çok kısaydı.
"İki kelimedir" diye cevapladı yönetici.
"Peki o iki kelime nedir efendim?" diye sordu gazeteci.
"Doğru kararlar" dedi yönetici.
"Peki bu doğru kararlar nasıl alınır?"
"Bir kelimeyle."
"O nedir peki?"
"Tecrübe."
"Peki bu tecrübe denilen şey nasıl elde edilir?"
"O da iki kelimeyle."
"O iki kelime nedir?"
"Yanlış kararlar."
Peki sizce bu gürül gürül akan tatlı su kaynağına nasıl sahip olabiliriz ?
“Bizi öldürürler, parçalarlar, üstümüze lanetler yağdırırlar.” Peki bunlar aklının saf, sakin, dingin, adil kalmasını engelleyebilir mi? Herhangi birinin tatlı su kaynağının yanında durup onu lanetlediğini, kaynağınsa hâlâ içilebilir su vermeyi sürdüreceğini, çamur ya da gübre atsa bile onları çabucak dağıtıp temizleyeceğini, hiçbir şeyin dibe batıp kalmayacağını canlandır zihninde. Peki kendi içinde yapay bir kuyuya değil de her zaman gürül gürül akan bir tatlı su kaynağına nasıl sahip olabilirsin? Özgürlüğünü şefkat, sadelik ve alçakgönüllülükle temkinli bir şekilde gözeterek.