90'lar Türkiye'sinde geçen hikayenin merkezinde köklü bir aile olan ama art arda ölümlerle geriye yalnızca bir teyze ve yürüyemeyen yeğeninin kaldığı Mabeyinoğulları'nın yaşadığı apartman var. Başkarakterimiz Melih, ailenin sakat oğlunu okula götürüp getirmesi için işe alınıyor ve biz de Mabeyinoğulları'nı sarmalayan gizeme dahil oluyoruz. İyi bir polisiyede olmasını isteyeceğim en önemli şey hikayenin son ana kadar sırlarını saklaması, gerilimin ara sıra azalsa da hiç bitmemesidir. Cahide Birgül bunu neredeyse kusursuz şekilde başarıyor. Neler olduğunu, olacağını yazar açıklayana kadar çözemedim ben.
Karakterlerin kendine özgü hırsları, tutkuları var ve bu doğrultuda hareket ediyorlar. Ama bazı kararları sorgulamadan edemedim, özellikle kitabın sonunda her şeyi nihayete erdirmek için fazla zorlanmış gibi geldi. Kitabın Melih'ten sonra diğer başkarakteri diyebileceğimiz Selim klişe bir karakter olmuş gibi hissettirdi bana. Gerçi kendisinin bölüm başlıklarının çoğu adını Türk filmlerinden alıyor, hatta hikayedeki bazı öğelerin de eski Türk filmlerini hatırlattığı düşünülürse bunun bilinçli bir tercih olduğunu da söyleyebiliriz.
Yazarın okuduğum ilk kitabı Ah Tutku Beni Öldürür Müsün ile harika bir başlangıç yapmış oldum, diğer kitaplarını da mutlaka alıp okuyacağım. Kendisinin genç yaşta hayatını kaybedip yalnızca dört eser kaleme alabilmiş olması edebiyatımız için büyük bir kayıp olmuş.