“
Ne yazık ki, Matrix'in ne olduğu kimseye anlatılamaz. Bunu kendin görmek zorundasın. Bu senin son şansın. Bundan sonra, bir geri dönüş olmayacak. Mavi hapı alırsan bu hikaye sona erer, yatağında uyanırsın ve istediğin her neyse ona inanırsın. Kırmızı hapı alırsan, Harikalar Diyarı'nda kalırsın. Ben de sana tavşan deliğinin ne kadar derin olduğunu gösteririm. Unutma... Sana vadettiğim tek şey gerçek. Fazlası değil.
“
'İçimde biriken hislerin birdenbire patlayarak beni zerreler halinde dagitacağından korkuyorum.'
'İçimizde şeytan yok... İçimizde aciz var... Tembellik var.'
'Ne kadar basit insanlarız.'
Bunlara benzer onlarca cümle mevcut kitapta ezberlemek istediğim.
Kitabı okumaya başlamadan önce 'Kız ve erkek kahramanımız tanışır, aradan zaman geçer ve Türk filmi mantığı kavuşurlar. Mutlu son!' Şeklinde aklınızdan geçirirseniz yanılırsınız. Olay basit ve kısa gibi görünse de yazarin kahramanları ele alış biçiminin cezbediciliği, ruhsal çözümlemelerinin lezzeti kitabı elinizden bırakmamaniza sebep. Kitap bir çırpıda okunuyor fakat sayfalarda altını çizdiğiniz o kadar çok cümle, paragraf oluyor ki o bölümleri zihninize kazımak için sürekli geri dönüş yapmak zorunda kalıyorsunuz.
Ömer, Macide, Bedri, Nihat ve diğer karakterler... Ömer'e kızgınım çünkü daha güçlü davranabilirdi. Özünde iyi biriyken -en azindan ben öyle hissettim- içindeki şeytana yenilmesine üzüldüm. Macide'yi iyi bir dinleyici olarak tanımak güzeldi. Ömer'ı dinlemeyi bıraktığı zaman kendini buldu Macide. Ama en çok etkilendiğim karakter Bedri oldu. Her karakter ve onların davranışlari... Çevremizde gibiler fakat en çok içimizdeler. Kendimde her karakterden bir şeyler bulduğum zamanlar oldu.
Bazen ben de böyle hissediyorum, neden böylesine etkileyici anlatamıyorum hatta düşünemiyorum dedirten bir yazar #sabahattinali . Çok seviyorum!
İçimizdeki ŞeytanSabahattin Ali · Yapı Kredi Yayınları · 2019171,6bin okunma
“Bu senin son şansın. Bundan sonra, bir geri dönüş olmayacak. Mavi hapı alırsan bu hikaye sona erer, yatağında uyanırsın ve istediğin her neyse ona inanırsın. Kırmızı hapı alırsan, Harikalar Diyarı'nda kalırsın. Ben de sana tavşan deliğinin ne kadar derin olduğunu gösteririm. Unutma... Sana vadettiğim tek şey gerçek. Fazlası değil.”
The Matrix
"Petrolü kontrol edersen ulusları, yiyeceği kontrol edersen insanları kontrol edersin!" - ABD Dışişleri Bakanı, Rockefeller'ın Adamı
"İnsanların size güvenip dayanmalarının, size bağımlı olmalarının ve bu şekilde sizinle işbirliği yapmalarının yolunu arıyorsanız, onları gıdaya bağımlı hale getirmek mükemmel bir
Burada, son zamanlarda tüm çanlardan vaaz edilen bir öğretinin, devletin tüm insalığın en yüce hedefi olduğu ve bir erkek için, devlete hizmet etmekten daha büyük bir ödevin bulunmadığı öğretisinin sonuçlarını yaşıyoruz. Ben bunu putperestliğe değil de ahmaklığa bir geri dönüş olarak görüyorum. Devlete hizmet etmeyi en yüce ödevi olarak gören bir erkek, daha yüce başka görevlerden haberdar olmayabilir.
Bir yağmur altındaydı,
Şemsiyesiz
Ve bir sokak genişliğinde...
Zaman; an’da
Sen; kalbimin tarafında
Dururkendi.
İsmini söyleyememişliğim
Yutkunurkendi...
-İlk kitabı okumayanlar okumasın çünkü spoi var-
Sahte Krallık’a yazacağım yorum çoğu yazacağım yazıdan daha önemliydi benim için. Günlerce sürekli muhteşem kelimesini kullanmadan nasıl bu kitabın muhteşem olduğunu anlatırım diye düşündüm ve en sonunda düşünmeyi bırakıp yazmaya karar verdim.
Bu kitap gerçekten muhteşemdi. Geç okuduğum için
Kısa bir süre önce, Dostoyevski’nin okumadığım kitaplarını da bitireyim artık, demiştim. Sonra okuduğum, okumadığım diye ayırmadan tüm kitaplarını kronolojik bir şekilde okuma kararına varmam sonrası, bu büyük yazarı daha iyi anlamak amacıyla başladığım bir kitap oldu Henri Troyat’ın yazdığı bu biyografi. Hayatımdaki 1-2 olay neticesinde
Ömer Seyfettin, “İlk Namaz” adlı hikâyesinde kendisinin namaz kılmak için kalktığı keskin bir soğuk kış sabahında duyduğu ezan ile birlikte on beş sene önce yaşanan bir olayı anımsamasını anlatır. Birbiri içerisine geçmiş üç bölümden oluşan öyküde otobiyografik izlenimlerinden yola çıkarak Ömer Seyfettin, insanlığının çocuk saflığının bozuluşunu,
1. Henry Morgan (1635 - 25 Ağustos 1688)
Henry Morgan aslında bir korsan değil, deniz akıncısıydı. Uzun yıllar boyunca İngiltereye hizmet ettikten sonra, tayfasıyla beraber başıboş kalmış ve sıradan bir hayatı yaşamak yerine, İspanyol gemilerine ve şehirlerine saldırmayı tercih etmiştir. Henry toplamda 6 İspanyol şehrine saldırmış ve bunlardan