Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Bir hikaye okuduğumuz zaman onunla öyle bir etkileşime geçiyoruz ki, içinde karşılaştığımiz her durumu zihinsel olarak taklit edi­yoruz. Ardından beyinlerimiz bu yeni karşılaşılan durumları kendi hayatlarımızdaki bilgi ve deneyimle iç içe geçiriyor ve zihinsel bir sentez yaratıyor. Kitap okumak, beyinlerinizin kadim korteks yatağına yeni nöral yollar kazıyor. Dünyayı görüş şeklimizi değiştiriyor. Nicholas Carr'ın son dönemdeki "Okurların Hayalleri" adlı denemesinde dile getirdiği gibi, "başkalarının iç yaşamIarına daha duyarlı yapıyor." lsırılmadan vampir oluyoruz. Bir başka deyişle, daha empatik. Kitapların yaptığı şeyi internetin sunduğu sanal dünya yapamıyor.
Deniz'in babası...
❝ Mamak Cezaevine gelmeden iki gün önce babamla konuştum. Burada görüş olmadı­ğını söyledim. «Belki bir daha görüşemeyiz ba­ba, bu son görüşmemiz olabilir,» dedim. Çok üzüldü. «Ben bir adamını bulurum,» dedi. Kalktı. Sendeledi. Düştü yere. Gözleri bana dikilmişti. Çıkardılar. Ağzından kan gelmiş dışarıda; ağlıyormuş. Üzüntüden mide kanaması geçirmiş. Hastaneye kaldırmışlar. ❞
Reklam
Kaplancılardan Süleymancılara , Nakşibendilerden Fethullahçılara kadar tüm köktendinci yapılanmalara lojistik destek sağlayan kiliselerin son girişimlerinden biri , geçtiğimiz yıl , TCK 312. maddeye göre bir yıllık hapis cezası kesinleşen Necmeddin Erbakan için kampanya başlatmalarıdır . Örneğin , Uluslararası Katolik Barış Hareketi Almanya Sorumlusu Rahip Wolfgang Jungheim , 1.8.2000 tarihli bir basın bildirisi ile , Erbakan'ın yanı sıra , aynı yurtseverlik ( ! ) çizgisinde yer alan dava arkadaşları Akın Birdal , Leyla Zana , Tayyip ERDOĞAN ve İsmail Beşikçi 'ye özgürlük talep etmiş; ardından Heinrich Böll Vakfi'nin sponsorluğunda düzenlenen " Düşünce Özgürlüğü İçin 2. İstanbul Buluşmasının katılımcısı olarak , 20.11.2000'de Erbakan'ı Ankara - Balgat ta ki evinde ziyaret etmiştir . Son bir gelişme olarak , BND ve Kiliseler , Fethullahçılara lojistik destek konusunda görüş birligine varmışlardır .
İlkçağ filozofları içinde Pla­ton,
Kendisi bir din kurucusu olmaksızın dine en yakın ilgilere sahip olmuş ve ona en yakın görüşleri seslendirmiş olan bir filozoftur. Bu dinsel ilgi Antik Yu­nan felsefesinin son büyük temsilcisi olan Plotinos'un ve Plotinosçu okulun da iki önemli çizgisinden birini oluşturmaktadır: Birçok Plotinos araştırmacısının üzerinde görüş birliği içinde oldukları ortak bir nokta, Plotinos'un sisteminde iki ana eğilimin; dünyanın yapısı ve onu meydana getiren varlıkların birbirleriy­le ilişkisi üzerine akılsal bir açıklama verme yönündeki felsefi arzuyla ruhun içinde bulunduğu kötü durumdan kurtulması ve ana yurduna dönmesini sağla­ma yönündeki dinsel ilgi veya arzunun en büyük bir birlik içinde bir arada bu­lunduğudur.
Sayfa 11 - İSTANBUL BiLGİ ÜNİVERSİTESİ YAYlNLARIKitabı okuyor
Beka olmazsa, Fani ve Acılarla dolu Dünya Cehennem, Bunu Yaradan ise Zalim olur.
Platonculuk sadece varlık felsefesinde idealizm, bilgi felsefesin­ de rasyonalizm, ahlak felsefesinde mutlulukçuluk, entelektüel mutlu­lukçuluk değildir, aynı zamanda yukarda işaret ettiğimiz gibi ruhun ölümsüzlüğüne inançtır. Eğer insanda bedenin yanında ruh varsa veya aslında gerçek anlamda var olan sadece ruhsa, bu ruh kendisinden ni­telik bakımından tamamen farklı olan bedenden bağımsız ve kendi ba­şına yaşama imkanına sahip bir töz olmalıdır. Onun bedenle ilişkisi ta­mamen rastlantısal, ilineksel olmalı, o var olmak veya varlıkta devam etmek (beka) için bedene muhtaç olmamalıdır. Böylece bedenin ölü­mü, ölümle birlikte dağılması ve ortadan kalkması ruh için de bir son anlamına gelmek şöyle dursun, tersine onun gerçek doğasına kavuş­ması, gerçek doğasını bulması, kurtuluşu olarak kabul edilmelidir. Böylece Platoncu ruh-beden ayrımı ve ruhun tinsel bir töz olarak ka­bulü zorunlu bir sonuç olarak ruhun bedenden sonraki hayatını ve ölümsüzlüğünü de tasdik anlamına gelir. Bununla da kalınmaz, bu gö­rüş bizi ruhun asıl mutluluğuna ancak gelecek bir hayatta ulaşabilece­ ği sonucuna da götürür. Böylece Platonculuk aynı zamanda bir öte dünya öğretisi olarak karşımıza çıkar.
Sayfa 217 - Bilgi Üniversitesi YayınlarıKitabı okudu
Bir ırkçılık örneği daha: uzun ama okunmaya değer
Sivas’ın İmranlı ilçesinde, 1959’da doğan Kamber Ateş, Ankara’da üniversite son sınıf öğrencisiyken 11 Temmuz 1980’de iki arkadaşıyla birlikte korsan eyleme katıldığı gerekçesiyle gözaltına alınmıştır. O muazzam “yargılamalar” sonucu Halkın Kurtuluşu örgütüne mensup olduğu “sabit görülmüş” ve altına dizilen suçlarla müebbet hapis cezasına
Reklam
Son sözden öncesi ,
Özgürlük , ne politik bir görüş, ne felsefi bir kavram ne de sosyal bir harekettir. Özgürlük, iki heceli iki seçenek arasında seçim yapmaktır : evet ya da hayır.
Sayfa 191
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.