Gözler yaşlı
Bir ülke düşünün, son derece modern. Çıkar uğruna insan­lığın yok olmadığı, herkesin gazete ve kitap okuduğu; paranın, geçim derdinin değil de zevkin, kültürün malzemesi olduğu; bü­yük opera binalarının, bale ve müzikal salonlarının bulunduğu ve bu salonların tıklım tıklım dolduğu, sokaklarının her köşe­sinde hayat fışkıran, herkesin birbirine saygılı olduğu, düzenli, adaletli bir ülke düşünün...
Saray illerine yürüdüm her hana asılmış resmim Kapılarda biliniyorum adım ünleniyor çinilerde Kadınlar geçiyor omuzlarında gözyaşı bezleriyle Gelecek bir zamana kırbaç şaklıyor Görünen ne ! duvar yüzlerinde kemer taşlarda Inen çıkan vinçler kayan ışıklar künkler Toprağı bombalayan bent suları rüzgarlı yeleler Derviş ayakların altında boy boy
Sayfa 367
Reklam
Priamos ve benim gözler yaşlı..
Troya!.. Latin ozanının söylediği gibi; "Fuit İllium", yani "Troya İdi", eşdeyişle göçtü gitti. Fakat, gücüne son verilmiş, savunucuları kılıçtan geçirilmiş, duvarları temellerine dek yıkılmış olduğu halde, Troya bugün bile, ilk günündeki gibi, insanların uslarında (akıllarında) ve gönüllerinde yaşamaktadır. Yaşayacaktır da...
Sayfa 22 - Bilgi YayıneviKitabı okudu
Eskiden takvim
Mart 1, Rumi yılın başıydı ve her yıl o gün büyükhanım takvimini çıkarmaya başlardı. On iki gün boyunca günün muhtelif saatlerinde denize bakan pencereye yanaşır, burnunu cama dayar, denizin haritasından göklerin resmini çıkarmaya alışkın yaşlı denizciler gibi ufku gözlerdi. Dağa bakan pencereye döner, bulutların halden hale, resimden resme girmesini uzun uzun izlerdi. Mart'ın 1'inden itibaren 12 gün sayarak havanın nasıl olduğunu, günün nasıl başlayıp hangi renge boyandığını sonra nasıl bittiğini titizlikle gözler, kaydederdi. Bu 12 günün her biri sırasıyla yılın 12 ayına denk gelirdi. Mart 1, Mart ayına denkti örneğin; Mart 2 Nisan'a, Mart 3, Mayıs'a; yılın son ayına kadar böyle giderdi. Kendi annesinden öğrendiği, onun da herhalde izi sürülemeyecek kadar eski bir anneler silsilesinden öğrendiği bir takvimdi bu.
Sayfa 53
ON KASIMLARI YAŞATMAK
Acı mı? Hayır Türk Ulusu, 10 Kasım 1938'e dek acıdan tatmış değildi. Acının ne olduğunu bilmezdi ki Mutluydu, Sevinçliydi, Gururluydu... Bir şanlı Bir yüce
Sayfa 163 - Bizim Kitaplar
gözlerine yazılmamış bir destan
bu şiirde iki göz var biri senin; biri onun Senin o karanlık, küf kokulu matem gözlerini terkediyorum biliyorum; saçlarının sarısı gözlerinin yeşiline karışmış biliyorum; sana benzemek için
Reklam
91 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.