İlk okumaya başladığımda kendimi çok kaptırdım ve hikayeyle özdeşleştim diyebilirim. Ama zamanla kitabın çevirisinin kötülüğü insanı o kadar yoruyor ki, insanın eline bile alası gelmiyor okumak için. Karakter başlıyor konuşmaya, anlatıyor bir şeyleri derken güm! Birde bakmışsınız geniş zamana dönmüş saçma sapan bir parça ortaya çıkmış. Bunu göz ardı ettiğim takdirde, (buradan sonra oyunbozanlar olacak, kitabı okumayanlar devam etmeyebilir) hikayenin oldukça sarsıcı ve etkileyici olduğunu söyleyebilirim. Bir zamanlar gerçek olduğunu düşünmek, insanların gerçekten birbirlerini cadı olduklarını düşünerek yaktıklarını bilmek içler acısı... Artık cadılar ve cadı avcılarından çok söz edilmiyor olsa da kitapta geçen bağnazlığı, kadınların 'erkek işlerine' karışmaması gerektiği düşüncesini, erkeksiz herhangi bir şeyi başaramayacakları algısını çevremizde hâlâ zaman zaman görebiliyoruz. Kirsten in pantolon giymesi, kadınların balık tutmaya çıkması bile olay oluyor, eski zamanlar düşünüldüğünde hiç şaşırtıcı olmamalı. Peki ne kadar yol aldık, buna benzer tavırlar hiç kalmadı mı? Tartışılır. İnsanoğlunun bilinmeze yüklediği anlamların ne kadar yaralayıcı olabileceğinin kanıtı olan bu kitap bizlere bilmediğimiz şeylere bile ılımlı yaklaşmamız gerektiğini hatırlatıyor. Zira önyargı ve yalan ithamlarla dolu bir hayat dönüp dolaşıp yaşayana da zarar veriyor. Konu olarak akıcı olduğu için okumanızı öneririm, ama çeviri konusunda diyecek yok. Umarım yayınevi bir an önce düzeltme yapar. İthaki gibi bir yayınevine hiç yakıştıramadım.