Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
" Seni sana dokunmadan da sevebiliyorum. Sen bilmeden ellerim bu küçük ellerini sıkıca tutuyor, sen bilmeden gözlerim gözlerini alıp uzaklara gidiyor ve sen bilmeden ben seninle beraber oluyorum Lavin! Korkma benden. Ben sadece senin ateşinde yanan zavallı bir adamım. O ateşle boğuşurken sana nasıl dokunabilirim? Nasıl seni, kalbini, duygularını yok sayabilirim? Seni nasıl teğet geçebilirim? Sana olan aşkım da hiç bir kirlilik olmayacak, bu haliyle saf, tertemiz olarak kalacak. Kalması için elimden geleni yapacağım. Korkma! Ben bu kadar çok korkuyorken sen benden korkma. Birimiz cesaretli olmalı ki; aşkımız sonsuzluk yolunda dengesini kaybetmeden yürüyebilsin, birimiz bu yolda düşse de diğeri elini uzatsın. Biliyorum ikimizde üzgünüz ama üzgünlüğümüz, çaresizliğimiz, kederimiz üstün olmasın. Biz üstün olalım, aşkımız üstün olsun. Lavin, beni her şeye rağmen seviyor musun? Benim seni sevdiğim kadar çok seviyor musun?" Kitabın adı: Ölüme Giderken Yazar: Medine Afşin
Uzansan, parmak uçlarınla dokunabileceğin biri gerçekte sonsuzluk kadar uzaksa sana, bu durumu kendine ya da başkasına nasıl anlatırsın? Hadi yine Edebiyata sığınalım. Bu durumla ilgili bir şeyler söyler Cortazar o efsane kitabının ortalarında bir yerlerde. 'İki insanın birbirlerine en uzak olduğu an, karşı karşıya oturmuş birbirlerinin gözlerine bakarlarken söyleyecek tek bir laf bile bulamadıkları andır.' Hiç tanışmayan iki insanın birbirlerine anlatacak bir sürü şeyi olabilir. Dostlar, arkadaşlar, aile fertleri, tanıdıklar.. Herkesin herkesle konuşacak bir şeyleri vardır mutlaka. Ama işte iki insan karşılıklı oturup birbirlerinin gözünün içine bakıyorlarsa ve hiçbir şey konuşmuyorlarsa, konuşulabilecek her şeyi tüketmişlerse..
Reklam
Dedi ki: Ey Âdem, bu nice iştir? Cennette can sıkıntısının sözü mü edilir? Pınarlar, tahtlar, kadehler. Mühürlü halis bir içki. Yastıklar, halılar, koltuklar. İçin için akan ırmaklar. Misk kokular. Yüzünde nimetlerin sevinci. Ne yana baksan saltanat, neye dönsen iltifat. Baksana bir: Açlık yok cennette ama nimetler kırk günlük açlığın üzerine doyurur gibi doyuruyor. Su öyle kandırıyor. Her yan elmas tozuna, ay parıltısına batmış olsa da gören göz onları her defasında ilk kez görür gibi görüyor. Öyle coşuyor, öyle taşıyor. Sıcaktan bunalmak yok burada ama rüzgar, yanıp da kavrulmuşu serinletir gibi serinletiyor. Yorgunluk ve bezginlik yok ama yıldızların ışığı öyle ferahlatıyor, öyle dinlendiriyor. Diyeceğim o ki Âdem, zahmet yok burada ama haz sana zahmetin ardından gelir gibi geliyor. Şimdi söyle bakalım nasıl olup da senin cennette canın sıkılıyor?
Sayfa 58 - kitap
382 syf.
5/10 puan verdi
Nazan Bekiroğlu'da çok övüldüğü için okumayı ısrarla reddettiğim yazarlardandı ama Sonsuzluk Hecesi beni dağıttı. Çok güzeldi çok. Sindire sindire okudum ama eline aldı mı da insan bırakamıyor. Olayın ne olduğunu nasıl gerçekleştiğini vs zaten biliyoruz ama bunu böyle akıcı ve samimiyetle anlatmak her yiğidin harcı değildir. Ben kitapta çok takıldım, aklımda binlerce soru kaldı. Kabil'e baktım, Habil'e hak verdim, Habil'e baktım Kabil'e yandım. Havva olmak zordu, Adem'e dayandım. Ne bileyim. Çok farklıydı ya. Benim için budur dediğim ve kitaplığımda durmasından gurur duyacağım bir kitaptı. Tavsiye ederim. En azından klişe olmuş üsluplardan kurtulup farklı anlatım tanırsınız.
Lâ: Sonsuzluk Hecesi
Lâ: Sonsuzluk HecesiNazan Bekiroğlu · Timaş Yayınları · 202112,3bin okunma
NAZAN BEKİROĞLU’NDAN BİR HİKMET AKSOY KİTABI: KARINCA İZLERİ M. NİHAT MALKOÇ Ömrünün dört yılı(o da Erzurum’daki üniversite hayatı) dışında, yarım yüzyılı aşkın bir zamandan beri Trabzon’da, kendi tabiriyle suyun kıyısında, yaşayan Nazan Bekiroğlu sadece Trabzon’u değil, bütün Türkiye’yi kucaklayan bir değerimiz ve değerlimizdir. Üniversite
PİRAYE İÇİN YAZILMIŞ : SAAT 21-22 ŞİİRLERİ Ne güzel şey hatırlamak seni : ölüm ve zafer haberleri içinden, hapiste ve yaşım kırkı geçmiş iken...
Reklam
Yavuz Bülent Bakiler
Sözde, senden kaçıyorum dolu dizgin atlarla.. Bazen sessiz sedasız ipekten kanatlarla.. Ama sen hep bin yıllık bilenmiş inatlarla.. Karşıma çıkıyorsun en serin imbatlarla.. Adını yazıyorsun bulduğun fırsatlarla.. Yüreğimin başına noktalarla.. Hatlarla.. Başbaşa kalıyorum sonunda heyhatlarla.. Sözde, senden kaçıyorum doludizgin atlarla.
Daha o zaman bile düşüncelerin kafamıza bazan kelimelerle, bazan da resimlerle geldiğini anlamıştım. Bazan bir fikri kelimelerle düşünemezdim bile... Ama o şeyin resmi, mesela bardaktan boşanırcasına yağmur yağarken nasıl koştuğum ve neler hissettiğim gözümün önünde hemen beliriverirdi. Bazan da bir şeyi kelimelerle düşünebilirdim ama gözümün önüne onu bir resim olarak asla getiremezdim: Siyah ışık gibi, annemin ölümü gibi ya da sonsuzluk gibi. Belki de hala çocuktum: İstmediğim konuları bazan düşünmemeyi başarabiliyordum. Bazan da tam tersi oluyor, düşünmeyi istemediğim bir resmi ya da kelimeyi aklımdan hiç çıkaramıyordum.
Sayfa 10
Gölgem düşmüyor Artık Evinin Duvarlarına Hadi gir içeri. Ama gözlerindeki o kanayan suçluluk bırak kapıda kalsın. Ona ihtiyacımız yok artık. O hayatın içine birtürlü sığamayan ve telaşından durmadan sigaraya sarılan yorgun ellerini, nereye baksan hep karşında duran o kırgın çocukluğunu, uzak denizlerin sisli buğusuyla her daim ıslak dudaklarını,
Gölgem Düşmüyor Artık Evinin Duvarlarına
Gölgem Düşmüyor Artık Evinin Duvarlarına Hadi gir içeri. Ama gözlerindeki o kanayan suçluluk bırak kapıda kalsın. Ona ihtiyacımız yok artık. O hayatın içine birtürlü sığamayan ve telaşından durmadan sigaraya sarılan yorgun ellerini, nereye baksan hep karşında duran o kırgın çocukluğunu, uzak denizlerin sisli buğusuyla her daim ıslak
Reklam
Temizlik yaptım bugün... Hem de tüm benliğimde Bütün kaslarımı,sinirlerimi, kemiklerimi hatta kanımı bile temizledim. Kırgınlıklarımı dışarı çıkardım ilk önce. ... Görmenizi isterdim. Nasıl da çok yer kaplıyorlarmış inanmazsınız. Bağışlamayı yerleştirdim yerine özenle. Titizlikle her birinin üstüne ektim tohumlarını. Her yere görebildiğim
Daha o zaman bile düşüncelerin kafamıza bazan kelimelerle, bazan da resimlerle geldiğini anlamıştım. Bazan bir fikri kelimelerle düşünemezdim bile.. Ama o şeyin resmi, mesela bardaktan boşanırcasına yağmur yağarken nasıl koştuğum ve neler hissettiğim gözümün önünde hemen beliriverirdi. Bazan da bir şeyi kelimelerle düşünebilirdim ama gözümün önüne onu bir resim olarak asla getiremezdim: .siyah ışık gibi, annemin ölümü gibi ya da sonsuzluk gibi.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.