Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Meleklerin ürktüğü cins İNSAN cinsi!
Dünyada hiçbir çirkinlikten pişman olunmaması, her cinayetin aslen hak olduğunun katile vaaz edilmesi, her yüksek duygunun afakidir diye yere indirilmesi, düzenin değişmemesi için taştan kayadan sağlam duran o eski kadim, meleklerin ürktüğü cins, "Yine mi ondan yaratacaksın,"diye Allah'a sorulan, demek ki dünyanın en eski ademlerinin en vahşisi olan soy, "Bunlar şimdi kümeslere, ambarlara dalıyorlar, ne bulsa boğazlıyor, batırıyorlar, iyi yaptınız," diyerek güneşin altında yan sert yan topaklanmış toprakta yatan vaşağa ayağıyla da vurarak öleni taş seviyesine getirip başka bir duyguya kapılmak üzere olanlara nerede olduklarını hatırlatan ve bunun rahatlığını sırtlarına bir keçe ehram gibi seren o cins vazifesini yaptı.
Bu topluluğun varlığını, aristokrasi, plütokrasi veya bir nevi bir oligarşi varlığı saymak yanlış olur. Çünkü: bunlarda ya soy, ya servet veya bir sınıftan olma özelliği vardır. Halbuki islâmı ideal edinmiş erdemli ve aktif, hayırda yarışanlar topluluğu, soy sop veya servet aramayacaktır mensubunda. Bu öncüler halkın sadece erdeme, fedakârlığa ve iş görme yetisine bakarak etrafında toplandığı insanların kurduğu tarihî - sosyolojik bir kuruluş olacaktır. Yoksa bir ulema sınıfı veya bir ordu topluluğu değil.
Sayfa 49 - Diriliş yayınları, 47. Baskı
Reklam
NİNA (Yalnız.) - Ünlü bir aktristin hem de böyle saçma bir nedenle gözyaşı döktüğünü görmek ne tuhaf! Yığınların hayran olduğu, her gün gazetelerde kendisinden söz edilen, fotoğrafları satılan, yapıtları yabancı dillere çevrilen bir yazarın da bütün gününü olta başında tüketip iki tatlı su kefali yakaladığında sevinmesi de garip değil mi? Ben bu ünlü kişilerin gururlu, yanlarına varılmaz kişiler olduklarını, kalabalıkları hor gördüklerini sanırdım. Soy sop tanınmışlığını, zenginliği her şeyden çok önemseyen sıradan insanlardan, ünleri ve adlarının göz kamaştırıcılığıyla bir çeşit öç aldıklarını düşünürdüm. Oysa onlar da ağlıyorlar, balık tutuyorlar, kâğıt oynuyorlar, herkes gibi gülüyor, öfkeleniyorlar.
Hanedanlar, şeyhler, dervişler, tarikatlar ve sonra nüfuz ve zorbalık çekişmeleri. Hepsinde de görülmemiş gerilik ve iptidailik… Görülüyordu ki, adına Türk milleti denilen soy, yüzyıllardır süren ve adına düzen denilen bir düzensizlik içinde eziliyor, bozuluyor, şekilden şekle giriyordu.
Her şey put olabilir; Lât, Uzzâ, Araba, üstünlük taslama, sermaye, kan, soy… Her dönemde farklı bir tağut(insanları azdıran her şey) Allah’a karşı isyan etmiştir.
İnsan ırklarının ayrı türler olarak değerlendirilme sinin önündeki en sağlam argüman, onların soy dışı çaprazlamadan bağımsız olarak da sık sık birbirine dönüşüyor olmasıdır. İnsan, başka herhangi bir hayvandan daha iyi incelenmiştir, böyle olmasına karşın yetkin uzmanlar, insanı tek bir tür veya ırk olarak mı, yoksa iki (Virey), üç (Jacquinot), dört (Kant), beş (Blumenbach), altı (Buffon), yedi (Hunter), se- kiz (Agassiz), on bir (Pickering), on beş (Bory St. Vincent), on altı (Desmoulins), yirmi iki (Morton), altmış (Crawfurd) ya da Burke'ye göre altmış üç tür veya ırk olarak mı sınıflamak gerektiğine karar verememiştir. Bu görüş ayrılığı, ırkların tür olarak sınıflanamayacağı anlamına gelmiyor olsa da, onların kademeli olarak birbirine dönüştüğünü ve pek belirgin ayırt edici karakterler sergilemediğini gösterir.
Sayfa 238
Reklam
Soy dışı çaprazlanmış insan ırklarının kusursuz üretkenliği böyle olduğu doğrulanırsa onların ayrı türler olarak sınıflanmasına mutlak bir engel teşkil etmemektedir.
Sayfa 235
Lenin, kapitalist toplumu şöyle çiziyordu:
Eski toplum şu ilkeye dayanıyordu: soy ya da soyul, başkaları için çalış ya da başkalarını kendin için çalıştır, köle sahibi ol ya da köle ol.
Daha fazla vakit. :)
"Beni istiyor musun mesela?" diye sordu Julia, ko- nuşmayı yine başka bir yöne çevirmeye çalışarak. "Seni, o kadar çok istiyorum ki Julia," diye cevap verdi Clay. Ve bu sefer bir emir ya da talimat vermi- yordu. Sesinde bir çıplaklık vardı, arada bir ortaya çıkardığı bir kırılganlık. Onu yanına doğru çekerek dudaklarını çenesinde gezdirdi ve sonra da kulağına eğilerek, "Bütün hafta seni düşünmeden edemediğimi söylediğimde ciddiydim. Seni becermek ve seninle konuşmak istedim. Seninle daha fazla vakit geçirmek istiyorum. Seni daha yakından tanımak istiyorum. Beni büyülüyorsun," dedi ve Julia'yı boynundan öptü. Kirli sakalı tenine zımpara kâğıdı gibi değince, Julia içinde bir yerlerde erimeye başladığını hissetti. Clay'in söyledikleriyle, birisine âşık olmanın yarat- tığı o muhteşem hisle dolarak ürperdi Julia. Kalbini pır pır ettiren ve daha fazlasını arzulatan; daha fazla za- man, daha fazla an. Ama daha fazlasını istediğini söy- lemek onun için zor bir şeydi. Duvarlarını indirip biri- sinin ona yaklaşmasına izin vermek ise daha da zordu, çünkü bunun sonunda neler olabileceğini biliyordu. Yine ne olduğunu bile anlamadan birilerinin boyunduruğu altına girecekti. O yüzden aralarındaki fiziksel çekim gerçeğine dönmeye karar verdi.
Sayfa 127
Reklam
Zamanla devletlerin ortadan kalkması ile ırk kavramı da tarihe karışacak.
— Hep öyleyiz, dedi. Araştırılırsa dünyada karışmayan ırk, karışmayan soy bulunmaz. Şu bin yıl içinde bütün Avrupalıların birbirine karışmadığını kim söylerse yalan söyler. En başta krallıklar uymuyor bu ayrılıklara. İşte Yunan Kralı, Almanya sarayından kız aldı!..
Sayfa 115 - Cumhuriyet Kitapları, 13. Baskı: Nisan 2010Kitabı okuyor
İnsan dâima tek başınadır; aile, ilişki, arkadaşlık, soy, millet, mahalle gibi kavramlar illüzyondur. En büyük hakaret -evlerden ırak- “siz” demektir. Sana (karşı tarafın mensupları anlamında) “siz” diyen bizci ile irtibatı ilelebet kes.
Sayfa 198 - İz Bırakan Kalemler (İBK) Yayınevi, 1. Baskı, Ekim 2023Kitabı okudu
Türkçülerin düşüneceği ikinci mesele bir aile kurarak memlekete gürbüz ve Türkçü çocuklar yetiştirmek olmalıdır. Bunu anlayarak genç yaşında evlenen ve çok çocuk yetiştiren Türkçülerin epey fazla oluşu, ümit verecek, iç açacak bir durumdadır. Daima çok çocuk ve gürbüz çocuk yetiştirmek prensibinin önemi üzerinde uzun uzun konuşmaya lüzum yoktur. Türkçüler, evlenecekleri kızın, sağlık ve soy durumlarına ve bu hususta aşka tutsak olmaya dikkat etmelidir. Bu türlü ihmallerin kısa ömürlü evlenmelere yol açtığı örnekleriyle sabittir.
Türkçülüğün Önemli MeseleleriKitabı okudu
Soyculuk aleyhinde bulunanlara şunu sormalı: Kendilerini Çingene ile bir tutarlar mı? Bir Çingene ile evlenir mi? Çingene bir gelin veya damat kabul ederler mi? Evet derlerse mesele yok. Hayır derlerse, soy ayrımı yapıyorlar demektir. Onların yalnız Çingenelere karşı yaptığı ayrımı, Türkçüler, başkalarına karşı da yapmaktadırlar.
Türkçülüğün Önemli MeseleleriKitabı okudu
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.