Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
İçeride “Cihan Lideri” olarak PR’ı yapılan Erdoğan’a yurtdışında hiç de öyle bakılmadığı bir gerçek. Türk’ün Türk’e propagandası uluslararası saygınlığa daha çok tercih edilir oldu. Birleşmiş Milletler’deki boş salon konuşması Erdoğan medyasında tam tersi gösterildi. Erdoğan’ın BM’deki konuşması Star gazetesinin manşetinde “Yüzlerine Haykırdı” diye yer buldu. Star gazetesi bununla da yetinmedi boş sıraları fotomontajla dolu gibi gösterdi
Sayfa 164Kitabı okudu
Yorumsuz...
Aşağılık kompleksi: En büyük düşmanımız işte budur. Hemen bir gazete haberinden örnek verelim: “Onlar geleceğin Einstein, Beethoven, Shakespeareler’i… Üç yaşında okumayı öğreniyor, dört işlemi zihinden yapıyor, doğadaki sesleri notaya çevirebiliyor. Onlar Türkiye’nin geleceğini inşa etmeye hazırlanıyor.” (Star gazetesi, 1 Ocak 2011) Habere göre Türkiye’nin geleceğinde Einsteinlar, Bethovenlar, Shakespeareler olacakmış. Sayılan isimlerin Türkçe telaffuzları bile verilmemiş. Yazıda kendi büyük film, müzik ve edebiyat adamlarımızın esamesi bile okunmuyor. Geleceğin İbn Sinâlar’ı, Dede Efendiler’i, Cemil Meriçler’i demiyoruz. Başkalarının isimlerini ideal olarak belleyen bir ülkenin hiç kendi isimleri ortaya çıkabilir mi?
Sayfa 76 - 3. Baskı, Ocak 2022
Reklam
Aşağılık kompleksi: En büyük düşmanımız iste budur. Hemen bir gazete haberinden örnek verelim: "Onlar geleceğin Einstein, Beethoven, Shakespeareler'i... Üç yaşında okuma ögreniyor, dört işlemi zihinden yapıyor, doğadaki sesleri notaya çevirebiliyor. Onlar Türkiye'nin gelecegini inşa etmeye hazirlanyor." (Star gazetesi, 1 Ocak 2011) Habere göre Türkiye'nin geleceğinde Einsteinlar, Bethovenlar ve Shakespeareler olacakmis. Sayılan isimlerin Türkçe telaffuzları bile verilmemiş. Yazıda kendi büyük bilim, müzik ve edebiyat adamlarımızın esamesi bile okunmuyor. Geleceğin ibn Sinâlar'ı,Dede Efendiler'i, Cemil Meriçler'i demiyoruz. Başkalarının isimlerini ideal olarak belleyen bir ülkenin hiç kendi isimleri ortaya çıkabilir mi?
“Yeniçağ’dan Aydınlık gibi en sağından en soluna, Türkiye gazetesi gibi en muhafazakârına... Cem Uzan'ın Star Grubundan Aydın Doğan'ın Posta gazetesine ve STAR TV'den FLAH TV, TGRT, Ulasal Kanal ve Avrasya TV'ye kadar her kesim ve eğilime hitap eden gazete ve televizyonlarda çalışmam ve Ankara Temsilciliği yapmam böylesi yorumlara gerekçe yapılmış.”
Sayfa 14
...Tayyip’in hukuk dışı icraatlarına artık yandaşlar bile isyan ediyordu. AKP’nin sesi gazetesi olarak tanımlanan Star yazarı Hidayet Şefkatli Tuksal, Tayyip’i köşesinden ağır şe­kilde eleştiriyor; “Başbakan ’ın her yaptığını alkışlamak, apaçık yanlış­lara dahi destek olmak, yalakalıktır” diyordu.
Hemen bir gazete haberinden örnek verelim: "Onlar geleceğin Einstein, Beethoven, Shakespeareleri... 3 yaşında okuma öğreniyor, 4 işlemi zihinden yapıyor, doğadaki sesleri notaya çevirebiliyor. Onlar Türkiye'nin geleceğini inşa etmeye hazırlanıyor." (Star Gazetesi, 1 Ocak 2011) Habere göre Türkiye'nin geleceğinde Einsteinlar, Bethovenlar ve Shakespeareler olacakmış. Sayılan isimlerin Türkçe telaffuzlanı bile verilmemiş. Yazıda kendi büyük bilim, müzik ve edebiyat adamlarımızın esâmesi bile okunmuyor. Geleceğin İbn Sînâları, Dede Efendileri, Cemil Meriçleri demiyoruz. Başkalarının isimlerini ideal olarak belleyen bir ülkenin hiç kendi isimleri ortaya çıkabilir mi?
Reklam
Aşağılık kompleksi: En büyük düşmanımız işte budur. Hemen bir gazete haberinden örnek verelim: “Onlar geleceğin Einstein, Beethoven, Shakespeareleri… 3 yaşında okuma öğreniyor, 4 işlemi zihinden yapıyor, doğadaki sesleri notaya çevirebiliyor. Onlar Türkiye’nin geleceğini inşa etmeye hazırlanıyor.” (Star Gazetesi, 1 Ocak 2011) Habere göre Türkiye’nin geleceğinde Einsteinlar, Beethovenlar ve Shakespeareler olacakmış. Sayılan isimlerin Türkçe telaffuzları bile verilmemiş. Yazıda kendi büyük bilim, müzik ve edebiyat adamlarımızın esâmesi bile okunmuyor. Geleceğin İbn Sînâları, Dede Efendileri, Cemil Meriçleri demiyoruz. Başkalarının isimlerini ideal olarak belirleyen bir ülkenin hiç kendi isimleri ortaya çıkabilir mi?
Ve Müslüman Doğu’nun bilge liderlerinden biri olan İran Devlet Başkanı Muhammed Hatemî, İslam-laiklik uyuşumunu hatta bir ölçüde İslam-laiklik kucaklaşmasının kaçınılmazlığını şu sözlerle tarihin ve insanlığın önüne koyuyor: "İslam ile laiklik ve demokrasi kesinlikle uyuşur. Demokrasi bir yoldur ve yönetimin halkın oylarına dayanmasıdır." "Egemenliğin halkın elinde olması gerekir. Halkın istediği gücü yönetime getirmesi, istemediği zaman da onu zorbalıkla karşılaşmadan yönetimden alması gerekir."  "İslamî değerlere inanılabilir, ancak iktidarlar halkın isteklerine göre hareket etmek zorundadır. Tabiî, ilerleyici de olması gerekir. Ayrıca toplumda güç kazanmak için demokrasi dışında bir yol izlenmemeli. Bence demokrasi dinle uyumludur." "Laisizm toplumun hiçbir hedef ve yönü olmadığı anlamına gelmiyor; dinin ve dinsel değerlerin kamu alanına girmemesi gerektiğini söylüyor. Laisizm, toplumun sorumluluk taşıması gerektiğini öğütlüyor." "Batı'da laiklik dine karşı olma anlamına gelmiyor. Toplum dinden yana olabilir,dinsel değerlere sahip olabilir; aynı zamanda laik de olabilir. Maalesef Batı değerleri Doğu'ya geldiğinde mahiyet ya da kimliği değişiyor. Dine bağlı olmamak dinle mücadeleye dönüşüyor. Bu durumda laiklik, dine karşı olmasa bile bizim ülkelerimizde yanlış anlaşılıyor." (Hatemî’nin konuşmasının tam metni için bk.Y.N.Öztürk köşesi, Star gazetesi, 26,28 Aralık 2003)
Sayfa 335 - Yeni Boyut YayınlarıKitabı okudu
Üzerinizden bir tank geçse ne olur? Daha zoru, iki tank geçse?
15 Temmuz gazisi Sabri Ünal o gece sağ çıkmayı başardı. Birinciden hasarsız kurtuldu ama ikincinin paletleri kol ve bacağına denk geldi. Uzun süre hastanede yattı ve hayata döndü. Sembollerden biriydi. Yolda karşılaşsanız "bir yerden tanıyorum" diyecek kadar televizyonlarda, gazetelerde gördünüz onu. Cumhurbaşkanı, kürsüye çıkarıp
25 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.