Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Bütün gece yağmur yağdı. Küçük havuzum bir gecede, ağzına kadar dolu bir göl oldu. Uyandığımda, su kaplamıştı her yanı mavi, derin ve uçsuz bucaksız. Bir gecelik yağmur, nasıl da bir göl yarattı küçük havuzumdan? Dün gece geldi yağmur ve aralıksız yağdı karanlık saatler boyu. İlkin anlamamıştım böyle bir mucizenin olacağını. Karanlık odamda yatarken Sravana gecesine sarmalanmış ve dinlerken tarlalarda inleyen rüzgarı, bilmiyordum böyle bir mucizenin olacağını. Şimdi bakın gözyaşlarımdan oluşan şu engin denize, kar beyazı bir nilüfer yüzüyor üzerinde yalnız bir nilüfer, parlak, iyice açmış ve neşe dolu güneşe dönük yüzü. Kim bilir ne zaman açtı bu nilüfer, sonu görünmeyen bu gözyaşı denizinde? Tek başıma oturmuş bakarken bu nilüfere, şaşıyorum geceki hüznümün tomurcuğuna. Tüm kırgınlıklarımdan, uyanık kaldığım gecelerin gözyaşlarından ve sert rüzgarların dağıttığı iç çekişlerimden, nasıl oldu da açtı bu nilüfer? Bu beyaz ve saf nilüfer, nasıl oldu da çıktı gecelerin hüznüyle dolu yüreğimden?
Sayfa 117 - 101 Şiir
Doğrusunu Biliyor Muydunuz? - Yanlış Bilinen Atasözü ve Deyimler ; 1. "Güzele bakmak sevaptır" değil, "Güzel bakmak sevaptır" biçimindedir. 2. "Azimle sıçan duvarı deler" değil, "Azimli sıçan duvarı deler" biçimindedir. 3. "Göz var nizam var" değil, "Göz var izan var." biçimindedir. (izan: anlayış, anlama yeteneği. nizam: düzen, kural) 4. "Eşek hoşaftan ne anlar" değil, "Eşek hoş laftan ne anlar" biçimindedir. 5. "Aptala malum olurmuş" değil, "Abdala malum olurmuş" biçimindedir. (aptal: alık. abdal: derviş) 6. "Kısa kes aydın havası olsun" değil, "Kısa kes aydın abası olsun" biçimindedir. (aba bir giysidir ve Aydın efesinin abası kısa ve dizleri açıktır.) 7. "Su uyur düşman uyumaz" değil, "Sü uyur düşman uyumaz" biçimindedir. (sü: asker) 8. "Saatler olsun" değil, "Sıhhatler olsun" biçimindedir. (sıhhat: sağlık) 9. "Su küçüğün söz büyüğün" değil, "Sus küçüğün söz büyüğün" biçimindedir. 10. "Elinin körü" değil, "ölünün kûru" biçimindedir. (kûr: mezar, gömüt) 11. "Sıfırı tüketmek" değil, "zafiri tüketmek" biçimindedir. (zafir: soluk) 12. "Eni konu" değil, "önü sonu" biçimindedir.
Reklam
Göl Ebedi gecesinde bu dönüşsüz seferin Hep başka sahillere doğru sürüklenen biz Zaman adlı denizde bir gün, bir lahza için Demirleyemez miyiz? Ey göl, henüz aradan bir sene geçti ancak,
İklimler çileme çare bulmuyor. Mevsimler halimi sormuyor Ayşen... Sakiler derdime derman olmuyor. Şarkılar yaramı sarmıyor Ayşen... İlkbahar, yaz derken hazanım soldu. Murada ermeden miyadım doldu. Kalb gözüm, ellere bakar kör oldu. Senden başkasını görmüyor Ayşen... Hasretin tüketti bütün varımı, Seraba döndürdü hülyalarımı,
''bu gece havada zamanın kokusu vardı. tomas gülümsedi ve hayal gücünü işe koştu. bir düşünce vardı. zaman nasıl kokardı? toz, saatler ve insanlar gibi. zamanın sesi nasıldır diye merak ederseniz, karanlık bir mağarada akan su, ağlama sesleri boş tabutların kapağına vuran toprak ve yağmur gibidir bu ses. daha da ileri gidecek olursak, zaman neye benzer? zaman, kapkara bir odaya usul usul yağan kara, ya da eski bir sinemadaki sessiz filme, ya da yeni yıl balonları gibi aşağıya ve hiçliğe doğru düşen yüz milyar surata benzer. işte böyle kokar ve ses verirdi zaman. ve bu gece zamana neredeyse dokunabilirdiniz.''
375 syf.
8/10 puan verdi
Aslında hiç de kötü bi' kitap sayılmaz ama benim gibi durgun kitapları sevmeyen kişiler için pek de çabuk biteceğini düşünmüyorum. Ama yine de içinde bazen ilgi çekici şeyler olabiliyor. Bazen çok güzel sözler karşınıza çıkıyor. Bazen anlattığı kısacık hikayelerle düşündürüyor. Kısaca aksiyon polisiyeciler biraz sıkılacaktır ama diğer türlü okunur
Denemeler
DenemelerMontaigne · Cem Yayınları · 199954,5bin okunma
Reklam
Muzaffer abinin türkü paylaşmasını kıskandın ve en çok sevdiğim türküyü paylaşasım geldi. :D Sayesinde türkünün hikayesini öğrenme fırsatım oldu. Ah Bir Ataş Ver Çanakkale Boğazı, Nağra Burnu açıkları 4 Nisan 1953, Saat 02:15 Uzun ve yorucu bir seferden dönen Dumlupınar denizaltısı, Nağra Burnu açıklarında İsveç bandıralı Nabuland Şilebi ile Çarpıştı. Sessiz, soğuk ve bulanıktı gece. Başından aldığı şiddetli darbe ile Dumlupınar birkaç saniye içinde sulara gömüldü. Gemideki 81 kişilik mürettebattan sağ kalan 22 kişi, geminin arka bölümündeki torpido dairesine sığındı. Mahsur kalanların su yüzüne fırlattıkları telefon şamandırasıyla gemi ile irtibat sağlandı. Sağ kalan 22 kişiyi kurtarmak için herkes seferber oldu. Bu arada oksijeni idareli kullanmaları için, gereksiz yere konuşmamaları, şarkı türkü söylememeleri ve sigara içmemeleri konusunda uyarılar yapıldı. Ancak saatler süren kurtarma çalışmalarının sonunda, umutların tükendiği anda karanlıkta bekleyen 22 kişiye, herşey yine aynı sözcüklerle anlatıldı; konuşabilirler, türkü söyleyebilirler ve hatta sigara bile içebilirler. Şamandıradaki telefon hattının öbür ucundan, tüm Türkiye, denizaltıda tevekkülle ölüme yapılan hüzünlü ama başı dik türküsünü dinledi. ah, bir ataş ver, cigaramı yakayım sen sallan gel, ben boyuna bakayım (x2) uzun olur gemilerin direği çatal olur efelerin yüreği ah, yanık olur anaların yüreği ah, vur ataşı gavur sinem ko yansın arkadaşlar uykulardan uyansın (x2) uzun olur gemilerin direği çatal olur efelerin yüreği ah, yanık olur anaların yüreği
BIRAKIN KALSIN Çokta kederlenir, az da gülerim Ustura ağzında düşüncelerim Deliliktir belki...bırakın kalsın Doğan her bebeğin hakkı var bende Öğütülen benim her değirmende
http://www.siirperisi.net/siir.asp?siir=4130
Sık sık başı ağrıyordu. Çok ders çalışmasına rağmen "anne çok çalışıyorum fakat unutuyorum" derdi. Bakkala birşeyler almaya gönderdiğimde ne alacağını unutuyordu. Not tutmaya başladı, not tutmasa unutuyorum diyordu. Keşke o zaman farkına varsaydım diye kendimi suçluyorum. Biz çok ders çalıştığı için belki zihni yoruluyor diye
Bazen sanki karşısında biri varmış gibi konuşup, çok değişik bir ses tonuyla gülüyordu. Zaman zaman birden öfkeyle bir bağırıyordu ki, neye uğradığımızı şaşırıyorduk. Ben de de panik atak başlamıştı. Yerinden kıpırdarsa, ben aniden çok korkuyordum. Yanımda bir başkası yükses sesle konuşsa, öksürse çok korkuyordum. O sinirlenince elim ayağıma
Reklam
"Durum nasıl?" Vecihi tam savaşın gidişi hakkında bilgi verecekti ki uçağı kontrol eden makinist acıyla, "Vecihi Bey.." diye seslendi, baktılar, makinistin eli yağ içindeydi, "..bunun yağ deposu delinmiş." "Değiştirin! Ama çok çabuk olun!" "Yedek depo yok ki." "Öyleyse bunu tamir edin! Bir şey yapın! Haydi!" Makinist kıvrandı: "Sökmesi, taniiri, yerine takması saatler alır." Vecihi, gözleminden yaş fışkırarak, başlığını verüzgâr gözlüğünü yere çarptı: "Lanet olsun yoksulluğa!"
GURBETÇİ ŞÂİR SERVET YÜKSEL'İN DUYGU SÜZGECİNDEN SÜZÜLEN ŞİİRLER M. NİHAT MALKOÇ “Aman ha, gönül kırıp; kırılmaya değer mi? Boş şeylerin peşinde yorulmaya değer mi? Ne kaldı elimizde baharından, yazından?... Bu dünya çiçek olsa derilmeye değer mi?” (“Değer mi?”- Servet YÜKSEL) Gönül telimizi
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.