"Süfyan-ı Sevri k.s hazretlerine fütüvvetin {yiğitliğin, iyiliğin} ne olduğu soruldu. Şöyle cevap verdi:
"Kardeşlerinin sana yaptığı hataları affetmendir."
...... .....
"Amel olmadan söz müstakim olmaz.Söz ve amel de niyetsiz istikamet bulmaz.Sünnet'e uygunluk olmadıkça da ne söz,ne amel,ne de niyet istikamete kavuşabilir.[Süfyan-ı Sevrî(r.a)]
•Kur'ân'ın Mescid-i Aksâ hakkındaki âyeti ile Peygamberimizin, bu mescidde kılınacak namazın faziletini belirten hadisi; bizlere Kudüs'ün, İslâm tarafından fethedileceğini, Müslümanların eline geçeceğini ve Müslümanların ibadet için buraya akın edeceklerini müjdelemektedir. Bu müjde gerçekleşmiş ve eski adı 'İlya' olan Kudüs, ikinci halife Ömer b. Hattab (radiyallahu anh) döneminde fethedilmiştir. Kudüs Baş Patriği Sophronius, şehrin anahtarlarını komutanlardan birine değil, bizzat halifenin kendisine teslim edeceğini söyleyince Hz.Ömer (radiyallahu anh) Medine'den Kudüs'e doğru duygu yüklü bir yolculuk gerçekleştirmiş ve şehrin anahtarlarını patrikten kendi eliyle teslim almıştır. Hz.Ömer, şehirde yaşayan hıristyanlarla, tarihe 'Ömer Sözleşmesi (El-Ahdü'l-Umerî)' olarak geçecek bir antlaşma imzalamıştır. Hz.Ömer, onlara, İslâm'ın öngördüğü can, mal, inanç ve ibadet gibi haklarını koruyacağına dair teminat vermiştir. Bu önemli vesika, Hâlid b. Velîd, Amr b. Âs, Abdurrahman b. Avf ve Muaviye b. Ebî Süfyân gibi İslâm komutanlarının şahitliğinde imzalanmıştır.
Âlî isnâdın çeşitlerinden biri de, hadîsi rivâyet eden râvîlerin veya bir kısmının Saîd b. el-Müseyyeb20, Muhammed b. Şihâb ez- Zührî21, Süfyân es-Sevrî, Mâlik b. Enes gibi fakîh imamlardan olmalarıdır.
Hadîs, böyle fukahânın tarîkıyla rivâyet edilirse, ricâli çok bile olsa âlî sayılır.
Ali b. Haşrem22 şöyle der: "Bize Vekî' dedi ki:
A'meş23 —> Ebû Vâil —> Abdullah b. Mes'ûd24 isnadı mı; yoksa Süfyân —► Mansûr25 —» İbrahim —>Alkame26 -»Abdullah isnâdı mı daha çok hoşunuza gider?"
"* A'meş —>Ebû Vâil —»İbnu Mes'ûd isnadı?" dedik. Hemen şu karşılığı verdi:
"* Sübhânellâh!.. A'meş bir şeyhtir, Ebû Vâil de şeyhtir. Halbuki Süfyân, Mansûr, İbrahim ve Alkame fakîhtirler. Fakîhlerin ellerindeki hadîs, şeyhlerin elindeki hadîsten daha hayırlıdır."
İşte her ikisi de İbn Mes'ûd'a dayanan iki rivâyet zinciri... Birinde dört râvî var, ama hepsi fakîh, öbüründe ise meşâyihten iki râvî var.
Buna rağmen ricâli fakîh olduğu için dört râvîli zincir, öbürüne tercih edilmiştir.
Amel olmadan söz müstakim olmaz. Söz ve amel de niyetsiz istikamet bulmaz. Sünnet'e uygunluk olmadıkça da ne söz ne amel ne de niyet istikamete kavuşabilir.
(Süfyan-ı Sevrî ra)
Tasavvuf târihinin büyük şahsiyetlerinden Süfyân-ı Sevrî Hazretleri'nin şu hâli de pek ibretlidir:
Süfyân-ı Sevrî Hazretleri'nin genç yaşta beli bükülmüştü. Sebebini soranlara şöyle derdi:
"-Kendisinden ilim tahsil ettiğim bir hocam vardı. Vefâtı esnâsında ona telkinde bulunduğum hâlde kelîme-i tevhîdi getiremedi. Bu hâli görmek, benim belimi büktü."