Hayatta kimse kimseyi anlayamaz, kimse kimsenin yerini tutamaz; aşk dediğimiz, ya vahim bir yanlış anlaşılmadır, ya kötü bir hayal kurma tarzı: İki kişinin ikisi de, öbürünün yerine hayal kurmaya kalkıştığından, sükut-u hayaller eksik olmaz!
Hayalperest olmayın. Hep sükut-u hayale uğrarsınız. Ayağınız yer tutmaz. Gerçeklerden kaçar kaçar hayallerinize sığınır, hayal kurduğunuz sürece de doğar, tatmin olur ama başarmanız gereken en küçücük işleri bile alt edemezsiniz..
SUKUT-U HAYAL
Ayna kırıldı; hicret divanında gül soldu
Papatya uçarı bir zakkum oldu
Zamansız bir kavgadır şimdi tenhada ömür
Direniyorum
Direniyorum ki;aşk yenilmesin
Zenginlere, cinayet erbabına
Hani bütün umutlar ülkeme dolacaktı
Hani ülkem göklerin yolunu bulacaktı
Neden hafif tartıyor yüreğimi terazi
İntizarın masmavi burçlarını
Yıkıyor sonunda Leyla
Direnmeliyim
Direnmeliyim ki; aşk yenilmesin
Yoksullara kürek mahkumlarına
Fakat ne yapayım ki bir kere Pervin'in üstüne kurduğum asılsız hayali sevmişim; bu güzel hayalin kaybolmaması için onu hakiki mahiyeti içinde seyretmekten korkuyorum. Vakıa herşeyi öğrenmek istiyorum; fakat bir taraftan da sukut-u hayal korkusuyla, hakikatten kaçıyorum, sukut-u hayal korkusu ve aldanmak ihtiyacıyla kendimi avutup duruyorum; ta ki hakikat, kendi ayağıyla bana gelecek, zorla muhayyileme girecek, savurucu bir rüzgar gibi orada ne kadar asılsız ve güzel vehimleri varsa hepsini tarumar edecek, beni kendime getirecektir.