...aşk dediğimiz, ya vahim bir yanlış anlaşılmadır, ya kötü bir hayal kurma tarzı: iki kişinin ikisi de, öbürünün yerine hayal kurmaya kalkıştığından, sukut-u hayaller eksik olmaz!
Ziya-yı şemse kapanmış bütün deriçeleri
Bir öyle hücreye benzer ki ömrümün kederi.
Gubar-ı ye's ü fena sinmiş orda elvana
Emel, heves bırakılmış sükut u nisyana.
Bütün hadayık-ı histen o toplanan ezhar
Uyur mekaabir-i minada bi-ümid-i bahar.
Bu penbe gül, bu gül ağır ağır erimiş
Üzerlerinde değiştikçe her mükedder kış.
Ocak harab ü tehi, lamba kimsesiz, a'ma
Bu samt-ı haste eder hüzn ü uzleti ima.
Soluk cidara asılmış, durur garik-i melal
O çehreler ki uyur gözlerinde eski hayal...
O eski hücreye benzer ki ömrümün kederi
Çekilmiş ufk-ı teselliye karşı perdeleri...
Hayal kırıklığı anlamında kullandığımız, sıklıkla "sükût-u hayal" olarak yanlış kullanılan tamlamanın doğrusu, sukut-u hayal'dir. Eş anlamlısı inkisar-ı hayal gibi.
Çünkü sükût, sessizlik anlamında, sukut ise kırılmak, parçalanmak anlamında.
_İnsan, ya insan gibi akıllıca söylemeli yahut hayvanlar gibi susmalıdır!
_Sessizce bir köşede oturan sağırlarla dilsizler, gevezeden daha üstündür.
_Her ormanı boş sanma, belki de kuytuluklarında bir kaplan uyuyordur.
_Hastaya şeker vermek günah olur, çünkü ona acı ilaç fayda verecektir.
_İnsanlarla münasebetin ateşle münasebetin gibi olsun. Çok