Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
351 syf.
·
Puan vermedi
1924 - Bir Fotoğrafın Uzun Hikayesi, kitabın kapağında da bulunan bir fotoğraftan yola çıkarak o dönemin fotoğrafta yer alan ya da almayan pek çok ünlü edebiyatçısını anlatan bir kitap. Kimler mi var? Ev sahibi Mithat Cemal ile misafirleri Mehmet Akif, Cenab Şahabettin, Abdülhak Hamit, Süleyman Nazif ve Sami Paşazade Sezai... Bir de o fotoğrafta yer almayan ama ortamda bulunmuş olan Faruk Nafiz... Beşir Ayvazoğlu bu fotoğrafın hikayesinden yola çıkarak devrin edebiyat, matbuat ve siyaset dünyasını yazmış. Başarılı bir kitap ancak açıkça söylemek gerekirse kitap, daha ziyade edebiyatçılara yönelik. Sıradan okurlar için sıkıcı bir hal alabilir.
1924 Bir Fotoğrafın Uzun Hikâyesi
1924 Bir Fotoğrafın Uzun HikâyesiBeşir Ayvazoğlu · Kapı Yayınları · 2022232 okunma
Mehmet Kaplan, Namık Kemal biyografisinde, Süleyman Nazif'in "Bizi yaratan Allah, yetiştiren de Namık Kemal'dir" dediğini yazar. Gerçekten de Namık Kemal, diğer Tanzimat yazarları için de bir baba figürü oluşturmuş ve onu izleyenler kendi babalıklarında da rol modeli olarak Namık Kemal'i benimsemişlerdir.
Reklam
Abdülhak Hamit Tarhan (d. 2 Ocak 1852; Bebek, Beşiktaş - ö. 12 Nisan 1937, İstanbul), Türk şair, oyun yazarı, diplomat. Osmanlı İmparatorluğu'nun son döneminde ve Cumhuriyet Türkiye'sinin ilk yıllarında eserler vermiş, modern edebiyatın doğuşunda etkin bir isimdir. Köklü ve eski bir ulema ailesinin ferdi olarak dünyaya gelmiş, hayatının her döneminde yüksek mevkilerde bulunmuş, dünyanın birçok yerini görme fırsatı yakalamış, çağının büyük ve güçlü bir sanatçısı sayılmıştır. Tanzimatı, Birinci ve İkinci Meşrutiyetleri ve Cumhuriyeti gören; bu devirlerdeki Tanzimat, Edebiyat-ı Cedide, Milli Edebiyat ve Cumhuriyet devri edebiyatlarını yakından tanıyan sanatçı Türk edebiyatında Şair'i Azam (Büyük Şair) sıfatı ile anılır (Bu sıfatı ilk kez Süleyman Nazif kullandı). Uzun seneler diplomat olarak hem doğu hem de batı ülkelerinde bulunması nedeniyle iki edebiyatı da tanımış; Türk şiirine batıdan yeni konular, serbest düşünce ve şekiller getirirken; batı yazarlarından etkilenerek yazdığı oyunlarla Türk tiyatrosuna felsefi düşünceyi sokmuştur. Türk edebiyatının en büyük eserlerinden birisi kabul edilen Makber'in şairidir. TBMM III., IV. ve V. dönemlerde İstanbul milletvekili olarak görev yapmıştır.
Süleyman Nazif "Enver paşa, Hürriyet Kahramanı Binbaşı Enver Beyi öldürdü" derken bunu, yani hürriyet kahramanının birkaç sene içerisinde memleketin en güçlü ama en korkulan ismi haline gelmesini; Şair Eşref de " Devr-i istibdatta söz söylemek memnu idi / Ağlatırdı ağzını açsan hükümet ananı / Devr-i hürriyetteyiz sanma değişti kaide / Söyletirler evvela sonra s... ananı" dörtlüğü ile İttihat ve Terakki'nin muhaliflere muamelesini kastediyordu.
Süleyman Nazif'in mezarı hala yapılmamış. Bunu, mezar yapmak için bir heyetin yeni oluşturulduğu haberinden öğreniyoruz. Elli, altmış kuruş ufak para miras bırakmış olan bu büyük Türk edibinin mezarını bundan sonra da yapmasak pekiyi olur. Bu gibi aç ölenlerin çürümüş kemiklerine mermerden bir köşk yapmaya kalkışmaktan ne çıkar? Sadaka ile dikeceğimiz iki taş, o tunç dilin, kendi sahibine yaptğı ses veren mezardan daha güzel ve daha sağlam mı olacak?
Bir gün Yakup Kadri ve arkadaşları Lebon'da otururlarken içlerinden biri: - Cemal Paşa frankofil'dir. Enver Paşa germanofil'dir.* der. Süleyman Nazif'in Dahiliye Nazırı Halil Bey'i hiç sevmediğini bilen bir başkası: - Ya Halil Bey nedir? Süleyman Nazif: - O mu? O, sadece fildir. *frankofil: Fransızcasever, germanofil: Almansever
Sayfa 42 - Sel
Reklam
Süleyman Nazif ve Abdülhak Şinasi birlikte yemek yerken, Şinasi garsonu çağırır ve su ister. Şinasinin kirden ve mikroptan eldivenle el sıkacak derecede korktuğunu bilen Süleyman Nazif garsona seslenmeden edemez: -Oğlum, beyefendinin suyunu yıka da öyle getir.
Maskat-ı re'si* neresi olursa olsun, Türk'ün her şairi İstanbulludur.
Sayfa 21
Fuat Köprülü Hakkında
"Bence Köprülü'nün kalemi yük taşıyan kira arabalarına benzer ki taşıdığı eşyanın nelerden ibaret olduğuna değil, alacağı ücretin ne kadar olduğuna bakar."
Sayfa 10 - Takdim'den naklen. Diyorlar ki adlı eserin 115-116. sayfalarında söylenmiş
Fuat Köprülü Hakkında
"Fuat Bey, Arapça öğrenmeyi daima umursamamış, küçümsemiş olduğu halde İslamiyet'ten önceki devirde yetişmiş şairlerden bile bahsederek salâhiyetli kimselere mahsus bir vakar ile reyler, hükümler veriyor."
Sayfa 10 - Takdim'den naklen. Kaynak belirtilmemiş.
Reklam
Bayat aşîreti Türk'ün edebiyatına yalnız büyük şairi(Fuzuli) hediye etmekle kalmammış, musikisine de de bir makam ithaf etmiştir ki Beyâti ismiyle ma'ruftur. Bu makam İstanbul esâtiz-i musikiyesinin(müzik üstadlarının) elinde inceldi, güzelleşti. Tıpkı Türk lisanı gibi.
Sayfa 28
Fuzuli Mahlasını Nasıl Seçti?
Fuzuli mahlasını niçin ihtiyâr etmiş(seçmiş) olduğunu Fârisî Divanı’nın, yine lisân-ı Fârisî ile muharrer(yazılmış) mukaddime-i mensüresinde(önsözünde) zikrediyor: Şâir, hangi mahlası almak istemişse bir müddet sonra başkalarının da bununla tahallüs olduğunu (mahlas edindiğini) görmüş. Evvel gelenler, maâni (manalar) gibi isimleri de yağma etmişler " :) " Nihâyet -başkaları ma’nâsından tedehhüşle (dehşete düşüp) kabul etmez diye Fuzuli ismini iltizâm etmiş (seçmiş). Ma’lümdur ki Fuzuli, boşboğaz, mâlâya’ni şeylerle uğraşır, haddinden ve vazifesinden hâric söz söyleyen veya işe karışan adam ma’nâsına Arapça bir kelimedir. Bu kadar münâsebetsiz bir mahlası neden tercih etmiş? Bunu yine bizzât şâir anlatıyor: Eğer tahallüs-i müştereki(ortak mahlası) kabul eder de muvaffak olursam sözlerim hem-mahlaslarıma(benimle aynı mahlası kullanan diğer kişilere) atıf ve isnâd edilir, bana yazık olur; Muvaffak olmazsam şürekâ-yı nâmıma(mahlas ortağıma) zulmetmiş olurum. Binâenaleyh ref’-i iltibâs (karışıklığı ortadan kaldırmak için) “Fuzuli” tahallüs ettim...(mahlasını seçtim)
Sayfa 29
Fuzuli ve Oğlu
(Fuzuli'nin) Hille kasabasında tevellüd (doğmuş) etmiş olması ihtimali ağlebdir.(daha kuvvetlidir) Ali Emiri Efendi merhum bana Fuzuli'nin hali hayatında ve oğlu Fazlı aleyhinde söylenmiş şu Fârisi kıtayı göstermişti. Tercümesi: Şimdi Hille'de iki şair vardır Fazlı oğul Fuzuli baba* Dünyanın her işi tersinedir Baba fazlı oğul fuzuli** *(Burada Fuzuli şairin mahlası, Fazlı ise oğlunun özel ismi olarak kullanılmışken) **(Burada ise fazlı kelimesi faziletli, üstün manasında sıfat olarak; fuzuli ise gereksiz, boş manasında oğluna nisbetle sıfat olarak kullanılmıştır.)
Sayfa 34
"Bana ben olduğum menzilde rahat meyl edip gelmez Düşüp zahmetlere nâ-çâr ben oldum taleb-kârı" Bana benim olduğum yerde rahatlık meyledip de gelmez Çaresizce zahmetlere düşüp rahatlığı talep eden ben oldum
Sayfa 31 - Fuzuli'nin Âyas Paşa Kasidesi'nden
"Hevâ-i seyr kıldım irtifâ-i kadr için zîrâ Yerinde her metâ'ın pest olur elbette mikdârı" (Yolculuğu arzu ettim; itibarımın, değerimin yükselmesi(bilinmesi) için Zira her metânın değeri -onun doğal- yerinde elbette düşük olur)
Sayfa 33 - Fuzuli'nin Âyas Paşa Kasidesi'nden
1.325 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.