Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Sümeyra

Sümeyra
@sumishco
10 okur puanı
Ağustos 2022 tarihinde katıldı
Şu anda okuduğu kitap
Mutlu bir hayat olanaksızdır; insanın başarabileceği en iyi şey kahramanca bir hayattır.
Reklam
…içinizdeki İslam’ı gösterin. Çünkü İslâm, sizin üzerinizde görünmek ister. İman gizlidir, İslâm açık. İman kalbdedir, İslâm zahirde. İslâm şeriatsa, şeriat sizin amellerinizde görünmek ister.
Sayfa 133Kitabı okudu
Sonra yavaş yavaş mantığım değişti. Hatta dünyaya bakışım,eşyayı görüşüm,insanları anlayışım değişti. Vâkıa bunlar bir günde olmadı. Hatta çok güçlükle ve adım adım oldu. Hatta çok defa bana rağmen oldu. Fakat oldu.
Sayfa 219Kitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Bütün dertlerin bittiği yere gideceğiz diye dertlenmek ne budalalık!
Sayfa 109Kitabı okudu
Türkçemizde “yolculuğa çıkmak” anlamında düşmek sözcüğü de kullanılır: yola düşmek. Düşmek düşünce ile aynı kökten gelir. Yol ve düşünce akrabadır öyleyse. Yola düşmüşken düşünmek, yola koyulup düşler, düşlemler kurmak. İmgeleme gezintiye çıktı mı bir kez, bazen bir şiir olur, bazen bir öykü.
Reklam
Sevgi bir başkası tarafından etkilenme anlamında bir “etki” değildir. Kökleri insanın sevebilme yetisine uzanan, sevilen insanın gelişip mutlu olması için harcanan çabadır.
256 syf.
·
Puan vermedi
Sahip Olmak ya da Olmak
Sahip Olmak ya da OlmakErich Fromm
8.6/10 · 3.473 okunma
Çevremizdekiler bizim davranışlarımızı anlamıyorlarsa anlamasınlar. Bizim sadece onların anlayabileceği davranışlar sergilememizi istemeleri, bize dayatmada bulunma çabalarıdır. Eğer bu onların gözünde “asosyal” veya “akılsız” olmak demekse bırakın öyle olsun. Onlar çoğunlukla bizim özgürlüğümüze ve kendimiz olma cesaretine içerlerler. Yapıp ettiklerimiz başkalarına zarar vermediği veya onların haklarını çiğnemediği sürece kimseye açıklama yapmaya veya hesap vermeye mecbur değiliz. Genellikle başkaları tarafından anlaşılmayı, yani onaylanmayı ima eden bu “açıklama” yapma ihtiyacı yüzünden kim bilir nice hayat heba olmuştur. Eylemlerinizin yargılanmasına ve eylemlerinizden gerçek niyetinizin okunmasına izin verin ama özgür bir insanın yalnızca kendisine ve bu konuda haklı bir talebi olan bir avuç kişiye açıklama borcu olduğunu unutmayın.
Partnerlerimizle anlaşmazlıklarımız veya tartışmalarımız olduğunda hepimiz bir miktar korku yaşarız. Ancak güvenli ilişkileri olanlarımız için,bu anlık ve geçicidir. Gerçek bir tehdit olmadığını veya istersek eşimizin bizi rahatlatacağını fark edince, korkumuz hızla ve kolayca yatışır. Ancak zayıf ve yıpranmış ilişkileri olanlarımız için, korku çok yoğun ve baskın olabilir. Washington State Üniversitesi’nden nörobilimci Jaak Panksepp’in “Birincil Panik” olarak adlandırdığı durumun esir oluruz. Sonrasında genellikle iki şeyden birini yaparız: Ya partnerimizin bizi avutup rahatlatmasını sağlamak gayretiyle talepkâr ve yapışkan hale geliriz ya da kendimizi sakinleştirip korumak amacıyla geri çekilip bağlantıyı keseriz. Tam olarak ne söylediğimiz farketmez,bu tepkilerin ardındaki gerçek anlam şudur: “Beni fark et. Benimle ol. Sana ihtiyacım var” veya “Beni incitmene izin vermeyeceğim. Sakinleşeceğim. Kontrolümü kaybetmemeye çalışacağım.” Yakınlığı kaybetme korkusuyla baş etmek için devreye giren bu stratejiler bilinçdışıdırlar ve en azından başlangıçta işe yararlar. Ancak sorun yaşayan çiftler, bu stratejilere giderek daha çok başvurduklarında, onları sadece birbirlerinden daha da uzaklaştıran, güvensizlik döngüleri oluştururlar. Bu döngüler, partnerlerin her ikisinin de kendini güvende hissetmediği, her ikisinin de savunmacı hale geldiği etkileşimlerle beslenir durur.
Françoise Dolto, ergenliği bir kabuk değiştirme dönemi olarak tanımlarken,kabuk değiştiren yengeçlerin tam da bu dönemde çok kırılgan olduklarını, bir zedelenmeye uğrarlarsa bunun izini tüm yaşamları boyunca taşıyacaklarını söylemiştir.
Reklam
Başka insanlarla birlikteyken kendimizi güvende hissetmek,ruh sağlığının en önemli yönüdür; güvenli ilişkiler, anlamlı ve doyurucu yaşamlar için esastır. Felaketlere tepkiler konusunda dünyanın çeşitli yerlerinde yapılan çeşitli çalışmalar,stres ve travmanın üstesinden gelmek için sosyal desteğin en güçlü koruma olduğunu göstermiştir. Sosyal destek, yalnızca başkalarının varlığının olmasıyla aynı değildir. Hassas sorun karşılıklılıktır. Etrafımızdaki insanların bizi gerçekten görmesi ve duyması, başkalarının aklında ve kalbinde olduğumuzu hissetmektir. Fizyolojimizin sakinleşmesi, iyileşmesi ve büyümesi için güvenliğin içsel ihtiyaçlarına ihtiyaç duyarız.
Tabiatın insanlara en adilce dağıttığı nimet akıldır derler, çünkü hiç kimse akıl payından şikayetçi değildir. Nasıl olsun? Aklını beğenmemesi için aklından ötesini görebilmesi lazım.
Sayfa 130Kitabı okudu
Karşılanmamış bir çok ihtiyacınız varken kendinizden bir şeyler vermek kolay değildir. Ancak annelik sürekli olarak vermeyi,kendini adamayı gerektirir. İyi bir anne çocuğu üşüdüğünde onunla vücudunun sıcaklığını, besine ihtiyaç duyduğunda da memesindeki sütü paylaşır. Hem dünyaya henüz gelmemiş çocuğuna, hem de emzirdiği çocuğuna kemiklerinden kalsiyum verir. Bu, bir en temel düzeydeki kendinden verme olayıdır. Annenin bir fedakarlık sembolü olmasına şaşmamak gerek!
Bedensel gelişimin giderek hızlanması ve erken başlamasına karşın,ruhsal ve toplumsal olgunluğun daha geç ortaya çıkmasının bireyi çok daha uzun ve zorlu bir sürecin içine soktuğu söylenebilir. Burada, ergenler-erişkin ilişkileri bağlamında çok önemli başka bir soru da daha gündeme gelir: Ergenliğin daha erken başlaması, daha erken yaşlarda ve evlilik gibi toplumsal birliktelikle sonuçlanmadan cinsel yaşama adım atılması, ergenlerle erişkinler arasındaki sınırları silikleştirmiyor mu? Erişkinleri ilgilendiren bir başka önemli olgu daha var bu soruyu haklı kılan: Gençliğin, başka bir deyişle yaşlanmama’nın (anti-aging) moda olmasıyla erişkinlerin de gençler gibi hareket edip onlar gibi giyinmek ve görünmek istemeleri söz konusu artık. Yani bir yandan ergenlerin erişkin gibi olmaya eğilim göstermeleri, bir yandan da erişkinlerin ergenler-gençler gibi olmaya ve davranmaya meyletmeleri söz konusu. Bu durum kuşaklararası sınırların ortadan kalkmasına ve ergenlerin daha erişkin, erişkinlerin ise daha ergen görünmelerine, davranmalarına,dolayısıyla Ferenczi’nin işaret ettiği dil karışıklığı tehlikesine yol açmıyor mu ?
331 syf.
·
Puan vermedi
Körlük
KörlükJosé Saramago
8.5/10 · 103,5bin okunma
144 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.