Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Hapşıran kişiye ne denir?
İbn Humeyde anlatıyor: "Adamın biri İbn'ül Mübârek'in yanında hapşırdı ve "Elhamdülillah!" demedi. İbnü-l Mübarek adama, "Hapşıran ne söyler? dedi. Adamın, "Elhamdülillah! der," demesi üzerine de, "Yerhamükallah!" dedi.
Sünnet-i Seniyye
Resûlullah ﷺ şöyle buyurdu: "Biriniz yatağına yatacağı zaman elbisesinin bir ucuyla yatağını silksin. Çünkü yatağından ayrıldıktan sonra oraya hangi zararlının girdiğini bilemez. Sonra da şöyle desin: بِاسْمِكَ رَبِّ وَضَعْتُ جَنْبِي وَبِكَ أَرْفَعُهُ إِنْ أَمْسَكْتَ نَفْسِي فَارْحَمْهَا وَإِنْ أَرْسَلْتَهَا فَاحْفَظْهَا بِمَا تَحْفَظُ بِهِ
Reklam
Tüm Müslümanların fiiliyatının bir olması ve bunların Kur'an'da da bulunmaması. İşte tam da bu nokta operasyon altına aldıkları mevzi. Demek ki Müslümanları yek vücut halinde diri tutan şey, Kur'an'ı murad-ı ilahiye uygun anlayıp yaşantıya dökebilmelerinin sebebi olan Sünnet-i Seniyye'dir.
Hayatın Gerçekleri
9. Günde üç öğün dâhil olmak üzere çok yemenin zararı, az yemenin faydası saymakla bitmez. Yani, sünnet-i seniyye miktarı yemeli. Peygamberimiz sav buyurdu ki "İnsanoğlu midesinden daha kötü bir kap doldurmamıştır"
Hayatın Gerçekleri
4. Her bir sünnet-i seniyye onunla ilgili istikametli hareketi gösterir ve nefsin ifrat ve tefrit şeklinde olan yanlış hareketleri yapmasını önler; Onun hakkını verir, haddini tecavüz ettirmez. Bunun için, A nefse en zor gelen hareketler, sünnet-i seniyyeye uygun olan hareketlerdir. Selahattin ALTINTAŞ
Neyin meşrû neyin gayr-i meşrû olduğu muhkem âyetler ve Sünnet-i Seniyye ölçülerinde anlaşılır. Yoksa ne aklî midir diye gerçeğe bakabiliriz, ne de gerçek midir diye aklî olana.
Reklam
İslâm'da hem bireysel hem toplumsal dönüşüm ve gelişir min adı Sünnet'tir. Yani gelişimi, bütün boyutlarıyla mede- niyeti, Sünnet temsil etmektedir. Ya da İslâm medeniyeti, ilkesel bazda vahyin, uygulama ve pratik anlamda Sünnet-i Seniyye'nin ürünüdür. Çünkü Kitap, İslâm'ın ilkesel/teo- rik, Sünnet ise davranışsal/pratik kaynağı ve sunumudur
Bırak ey biçare feryadı, belâdan kıl tevekkül. Zira feryad belâ-ender, hata-ender belâdır bil.
Cenâb-ı Hakk'ın insana verdiği sabır kuvvetini evham yolunda dağıtmazsa, her musibete karşı kâfi gelebilir. Fakat vehmin tahakkümüyle ve insanın gafletiyle ve fâni hayatı bâki tevehhüm etmesiyle sabır kuvvetini mâzi ve müstakbele dağıtıp hâl-i hazırdaki musibete karşı sabrı kâfi gelmez, şekvâya başlar.
Günah kalbe işleyip, siyahlandıra siyahlandıra tâ nur-u îmânı çıkarıncaya kadar katılaştırıyor. Herbir günah içinde küfre gidecek bir yol var.
Reklam
"Ya Rasûlallah! Hani Müslümanlar'ın bir vücut gibi olduklarını haber vermiştin. Vücudun bir organı acı çektiğinde sâir organlar sabahlara kadar nasıl uykusuz kalırsa, İslâm Coğrafyası'nın bir noktasındaki acının hissedilmesi de her bölgede aynı olacaktı. Nerede bizim ızdırabımızı duyup uykuları kaçacak, sıtma nöbetine girecek o Müslümanlar? Onlar Kur'ân-ı Kerîm ve Sünnet-i Seniyye'nin hâsılası mahiyetinde olan fıkıh mecmularını da okuyor, şu fetvayı da biliyorlar: 'Eğer kâfirler Alem-i İslâm'ın doğusunda bir Müslüman kadını esir alsalar, batıdaki bütün Müslümanlara o kadını fidye vererek kurtarmak vacip olur..."
Zaten Rasûlullah Efendimiz, hadis ve Sünnet'i dışlayanların zuhûr edeceğini, daha evvel bildirerek şöyle buyurmuşlardır: "Sizden biri, (rahat) koltuğuna kurulup Allâh'ın, Kur'ân'dakilerin hâricinde haramlarının bulunmadığını mı zannediyor? Haberiniz olsun, vallâhi ben nasihatte bulundum, emrettim, birçok şeyide yasakladım. Bunlar, Kur'ân'ın bir misli kadar, belki de daha fazladır..." (Ebû Dâvûd, Harâc, 31-33/3050) "Şunu iyi biliniz ki bana Kur'ân-ı Kerîm ile birlikte (onun bir) benzeri de verilmiştir. Dikkatli olun; koltuğuna kurulan karnı tok bir adamın: «Siz sadece şu Kur'ân'a sarılın! Onda bulduğunuz helâli helâl, haramı da haram kabul ediniz yeter!» diyeceği (günler) yakındır.." (Ebu Davud, Sünnet, 5/4604; Ahmed, IV, 131) Bunlar, hakîkaten mûcizevî hadîs-i şerîfler... Zira bizler, Peygamber Efendimiz'in haber verdiği o günlere, yani Sünnet-i Seniyye'nin gözden düşürülmek istendiği zamana ulaşmış bulunuyoruz. Bu zamanın fitnelerinden kendimizi ve neslimizi muhafaza için, dînimizi doğru öğrenmeye gayret etmeliyiz.
Sünnet-i Seniyye, edeptir. Hiçbir meselesi yoktur ki, altında bir nur, bir edep bulunmasın.
Bize ne olduysa okçular tepesini boş bıraktığımızdan oldu. Günümüzün okçular tepesi ise SÜNNET-İ SENİYYE'dir.
Ebubekir Sifil
Ebubekir Sifil
1.378 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.