Tam 40 gün oldu sen gideli.
Kırk günün ilk gününden başlayayım. Bir sabah uyandım ve sen öldün. Haber bana kuş olup ulaştı. Ecel kuşu diye bir kuş varmış, bilmiyordum. Haberi boynunda kara bir zarfla, o getirdi. Katladığın yerden açıp baktım, “Sevgilim ben öldüm hoşça kal” yazıyordu. Yaşasaydın sana derdim ki; “Yalnız hemşerim, bu haber sevdiğine böyle mi verilir?” O saatten
Bir insanı evin yaparsan,eninde sonunda sürgün olmaya mahkumsundur. Çok büyük bir cezadır bu. Bütün kötülüklerden uyuyarak kaçmaya çalışan küçük çocuklar yataklarının sıcağına sığınır ve her yetişkin kendi çocukluğunu büyütür yıllarca,ölene dek.
Reklam
Yaa aynı ben :))seyretmeye doyamam ki :)
"Güllerin etrafını çepeçevre saran lalelerin, sümbüllerin ve frezyelerin martın ortalarında çiçeklenmesine karşın, ağaçlar ve bahçe kapısının üzerini kaplayan asmanın sürgün vermesi nisanın başını bulurdu. Çocuklar gibi sevinirdi Medhiye Hanım ilk sürgünleri görmeye başladığında. Hele ki saksılarda köklendirdiği karanfiller tutmuşsa, hırkasını sırtına geçirir, kahvesini kapar, bahçede alırdı soluğu.."
En temiz en güzel duygularla Demem seni kimselere İhanet diyip sürgün ederler bu diyardan Ülkesiz bırakırlar Sonra sahipsiz kalır çocuklar Susuz kalır dersim çiçekleri Sessiz kalır dağlar Kuş uçmaz gecelerce Ararim O ülkemin stranlarini yeşerttigin sesini ..
Seve Dilovan..Kitabı okudu
"Sürecekmiş bizi! Sürgün edecekmiş topumuzu birden haaa! Sürgün... Nereye? Yurdun dört bucağına! Yurdu ne hale getirmişler ki oralara gönderilmemizin adı sürgün oluyor. Yemen gibi... Fizan gibi... Gideriz değil mi çocuklar, oralara da gideriz."
Sayfa 91 - Çınar YayınlarıKitabı okudu
Reklam
197 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.