Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Bakışları çarpıştı, parlak bakışlarından çıkan çatırtı ıssız vadide acı acı yankılandı. Damlayan suyun sesi kulakları sağır eden bir mavilikteydi. Güneş, dağın ardına düştü düşecekti. Zaman, ikisinin birbirine kenetlenmiş bakışları arasından bir at sürüsü gibi geçti.
Sayfa 55 - Jaguar Kitap
Suydu bu,evet,çevredeki kayaların tepelerinden dökülen uzak bir çağlayan.Fışkıran suyu titreten rüzgâr,yankıların gizemli oynaşması,suyun çarptığı taşların çıkardığı değişik sesler,sürekli konuşan bir insan sesi oluşturuyordu:Bizim yaşamımıza değin sözler söylüyordu,hep anlayacak gibi olup bir türlü seçemedigimiz sözlerdi bunlar.
Reklam
Söyle bana hindiba
Kartallar uçar mı bir harâbeden Köprülerden benim yarim geçer mi Sen neden bu kadar güzelsin, bilmem Taşırsın yeryüzüne ebedi tohumları Ben ise kuruyacak bir suyun mahkûmuyum Avuçlayıp öpüyorum kumları Bir kara delikten bakarken hayat Meydan okuyanlar kim bu serâba Söyle bana hindiba Sen nasıl bu kadar ceylan koşması Sen nasıl bu kadar yollar
Vakit geçti, Kokla ve git, Ve artık güzel bir yüzü başka uykularda ara.
Zirveye doğru gidiyorum, Kanat doluyum. lifiri karanlıkta yolu görüyorum, Fener doluyum. Işık ve kum doluyum, Ağaç, yol, köprü, nehir, dalga doluyum. Yaprağın sudaki gölgesiyle doluyum, "Ama ne kadar da yalnız içim."
Hayat boş değil, Şefkat var, elma var, inanç var. Evet Madem gelincik var, o zaman yaşarnaya devarn etmeliyiz.
Reklam
Bir şair gördüm, konuşurken, bir zambağa "siz" diyordu.
Yas-ı matem günü derdim yeniler Yarin sesi kulağımda çınılar Sordum ki dağlara niçin iniler Dedi çekticeğim karın elinden Varıp bir pir ile pazar edersin Oturup da ikrarını güdersin Sordum garip bülbül niçin ötersin Dedi çekticeğim harın elinden Ser çeşmeden gelir suyun durusu Nasibimiz verir pirin birisi Dedim Pir Sultan’ ım benzim sarısı Dedi çekticeğim yarın elinden. Pir Sultan Abdal
Almanlar partizan müfrezesinin konaklayacağı yeri öğrenmiş. Ormanın çevresini ve tüm girişleri sarmışlar. Balta girmemiş bölgelerde saklanıyorduk, tenkil müfrezesinin uğramadığı bataklıklar koruyordu bizi . Bataklık, araçları da insanları da ölümüne içine çekiyordu. Günlerce, haftalarca boğazımıza kadar suyun içinde durduğumuz oluyordu. Aramızda bir kadın telsizci vardı, yakınlarda doğum yapmıştı. Çocuğu aç, meme ister ama annenin kendisi de aç, sütü gelmez, çocuk ağlar. Tenkikiler yakında ... Köpekleri de cabası. .. Köpekler duyacak olursa hepimiz mahvoluruz. Bütün grup - otuz kişi . .. Anlıyorsunuz, değil mi? Komutan karar verdi ... Kimse anneye emri iletmeye cesaret edemiyor ama kendisi de anlıyor zaten. Bebeğin kundağını suya bırakıp uzun süre tutuyor orada ... Çocuk bağırmıyor artık ... Hiç sesi çıkmıyor. .. Biz bakışlarımızı kaldıramıyoruz. Ne anneye, ne birbirimize bakabiliyoruz
Bizim işimiz belki de, Nilüfer çiçeği ve çağımız arasında, Hakikat şarkısının peşinde koşmaktır.
Reklam
Şemsiyeleri kapatmalı. Yağmur altında yürümeli. Düşünceleri, hatıraları yağmur altına getirmeli. ·Şehir bütün halkıyla yağmur altına gitmeli. Dostu yağmur altında görmeli. Aşkı yağmur altında aramalı.
Güzeli herkes sever...
Bilmiyorum, neden "At soylu hayvandır, güvercin güzeldir." derler? Ve neden hiç kimse yarasayı kafese koymuyor. Yoncanın ne eksiği var kırmızı laleden. Gözleri yıkamalı, başka türlü görmeli. Kelimeleri yıkamalı. Kelime rüzgar olmalı, yağmur olmalı.
Yaşam hoş bir adettir, Yaşamın ölüm genişliğinde kanatları vardır, Aşk kadar sıçrayabilir, ·Yaşam, alışkanlık rafına kaldırıp unutulacak birşey değildir.
Ruhum, nesnelerin tazeliklerine akar, Benim ruhum, gençtir. Ruhum bazen heyecandan kekeler, ··Benim ruhum, işsizdir: Yağmur damlalarını, duvardaki tuğlaları sayar, Ruhum bazen yol ağzında duran bir taş gibi gerçektir.
Ben dünyanın başlangıcına yakınım. Çiçeklerin nabzını tutuyorum. Suyun ıslak kaderine, ağacın yeşil olma adetine aşinayım.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.