Seyf

Seyf
@syflh
Zaman yolculuğunda saatini unutan adam.
Laborant
Ankara
31 okur puanı
Ağustos 2017 tarihinde katıldı
Şu anda okuduğu kitap
Ön söz.
Okuma tümüyle kişisel bir deneyimdir. Bir karşılaşmadan doğan, çılgın bir coşku. Bir ruhla işlenmiş tahta parçalarının üzerindeki siyah noktaların coşkusu. Sözcükleri yakalayıp yorumlayan bir beyin. Duyarlılığı ölçüsünde. Her anlatının motoru okuyucusunun aklı, yakıtıysa onun düş gücüdür. Yazarın tek yaptığı az çok uysal bir çevre betimlemektir; bunun için okuyucunun kendisini emniyet rayından izlemesi için elinden geleni yapar...
Reklam
Yahut kim leyla ile mecnuna akılsız biri diyebilir?
Bukrat, Eflatun-ı İlahi ve İbni Sina'dan itibaren eski hekim ve âlimler onları hiç hasta olarak görmemişler. Hele de aşk yüzünden bu hale gelenlere deli denilmesi, deliliğin bu türünün bir hastalık olarak görülmesi bence insafsızlık. Yani bunlara deli demek yanlış. Çünkü delilik aklın zıddı olan, aklın devre dışı kaldığı, aklın işlevini yürütemediği hallere denir. Her şey gibi deliliği de zıddı ile ölçebiliriz. O halde deli diye aklı olmayana denir. Delilerin aklı olmadığını bize kim söyleyebilir. Yahut kim Leyla'nın Mecnun'una akılsız biri diyebilir?"
Farkında olmasada olayların ortasındadır insan.
Heyhat! Bitmez tükenmez öğle sonrası ve akşam yürüyüşleri sırasında, büyükannemin, yaş dönümüyle birlikte, tıpkı sonbaharda sürülmüş topraklar gibi neredeyse mor bir renge dönüşmüş olan, dışarı çıkarken takıp hafifçe yukarı kaldırdığı tülle ortadan ikiye bölünmüş, üzerlerinde daima ya soğuktan ya da hüzünlü bir düşünceden kaynaklanan irade dışı gözyaşlarının kurumakta olduğu, çizgi çizgi, esmer yanaklarını, hafifçe yana eğilerek gökyüzüne çevrilmiş olan o güzel yüzünü dönüp dolaşıp önümüzden geçerken gördüğümüzde, kendisini üzen, kaygılandıran şeyin, kocasının perhize aykırı ufak tefek kaçamaklarından çok, benim iradesizliğim, sağlıksızlığım ve bunların istikbalime düşürdüğü gölge olduğunu bilmiyordum.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Sunuş
Üsküdar vapurunda başladım "kitabım" ın sayfalarını çevirmeye. Heyecanlıydım. Hatırlıyorum;Boğaziçi'nde çok güzel bir akşamdı o!... Avrupa ile Asya'ya aynı anda romantik bir kar yağıyordu. Ve ben elimde Boğaziçi kadar güzel bir kültür yadigarı tutuyordum. Rastgele açtığım ilk sayfada Gazali Deli Birader'in açık saçık bir mizah öyküsü vardı. Kahkaha için paragrafın sonuna kadar dayanamadım. O sırada çevremde oturan ve tek dertleri evlerine bir an evvel varmak olan yorgun insanlardan bazıları başlarını çevirip bana baktıklarını gördüm. Muhtemelen bana acıyorlar fersiz ışık ve salınan bir teknede, bembeyaz karlara kendini teslim etmiş gecede, elimdeki kitaba gösterdiğim ilgiyi yadırgıyorlar, belki bazıları da kitabımın yazısına bakıp içlerinden "Tu, tu, tu! Tövbe tövbe! Kuran okurken gülünür mü herif?! diye beni paylamayı geçiriyorlardı....
O unutur mesela, başka ellerde avutur kendini ve işin kötü yanı ondaki boşluğun dolmuştur. Bir adam hala sevebilir. Uzaktan sesini çıkarmadan, olduğu yerden, olması gerektiği gibi, elinde bir fincan kahve varken bile sevebilir. Öyle sevmek lazım, adam gibi ve bazen bir ölü gibi..
Geri13
51 öğeden 46 ile 51 arasındakiler gösteriliyor.