Eğer bir cehennem varsa ve tabii ki cehennem var, dedi, o zaman benim çocukluğum cehennemdi.
Tabii ki Şeyhin uyguladığı şiddeti tasvip etmiyoruz).
"Bir inkarcı, şeyhin birine şu üç soruyu sorar; -Allah varsa bana göster. -Her işi Allah yaratıyor da neden suçlu ceza görür? -Şeytan ateşten yaratıldığı halde ona cehennem ateşi nasıl etki yapar? Şeyh bu soruları soğukkanlılıkla dinler. Sonra da yerden bir kerpiç alıp inkarcının başına vurur. Başı yarılan inkarcı soluğu mahkemede alır. Hakim şeyhe sorar; 'Bunun başına kerpiç vurmuşsun.' Şeyh; 'Bana 3 soru sormuştu. Ben sorularına karşılık kerpici vurdum.' Hakim; 'Nasıl?' Şeyh; 'Anlatayım. Allah varsa bana göster demişti. Başının acıdığını iddia ediyorsa göstersin. İkinci olarak da her şeyi Allah yaratıyorsa suçlu neden ceza görsün dedi. O zaman niçin beni mahkemeye veriyor. Üçüncü olarak da ateşten yaratılan şeytana cehennem ateşi nasıl etki yapar diye sordu, cevabını aldı. Topraktan yaratılan kendisine yine topraktan olan kerpiç nasıl etki yapıyor?' Bu cevaplardan sonra şeyh beraat eder."
Reklam
Bu düşünceler, hepsinden fazla yüce sıradağlarla ilgili olarak aklıma üşüşüyordu. Dağların arkasında ne vardı? Kendileri dağların öte yanında olanlar dışında -eğer gerçekten varsa tabii- dünyada bu konuda en ufak fikri olan tek bir kişi bile yoktu.
Sayfa 27 - Can YayınlarıKitabı okudu
"İnanç özgürlüğümüz"; tabi eğer böyle bir şey gerçekten varsa, asgari düzeydedir. Bir insan elinde hiçbir kanıt olmasa da belli bir önermeye inanmakta gerçekten özgür müdür? Hayır. Kanıt (ister duyusal olsun, ister mantıksal) belli bir inancın gerçekten de dünyayla ilgili olduğunu en baştan düşünmemize sebep olan tek şeydir. Hiçbir akılcı gerekçesi bulunmayan çok sayıda inanca sahip kişiler için kullandığımız sıfatlar vardır. İnançları aşırı sıradansa bu tür insanlara "dindar" deriz; değilse "deli", "psikotik" veya "kuruntulu" kelimelerini tercih ederiz.
Sayfa 77
Aslında en güçlülerin elinde bir araç olan kanun, adaletsiz ve zulmedici olabilir, hatta böyle olmayı isteyebilir. Eğer, adalet diye bir şey varsa insanlık bunu, evrensel sorumluluk iradesine sahip olarak, kendi nefislerinin tabii hareketiyle diğer fertleri istismar etmeye çalışan büyüklerin ve zorbaların hareketine karşı koymaktan usanmamış fertlere borçludur. Demek oluyor ki, yalnızca adalet olgusunu değil, fakat aynı zamanda onu kuran hareketi göz önünde tutmak gerekir. Bu hareket, bazen eşitliği aşmakla kalmaz, adaleti de aşar. O, ahlaki suçların doğmasına sebep olur, sözde iyilikleri ve şeklen adil olan hareketleri inkâr ettirir. Bu hareket basit bir hesaba sığmaz ve ferdi vicdanın davetine cevap olan bir esneklik kazanır. Kısacası, katı ve şekli bir adaletin ötesinde ve üstünde onu kuran, hatta onu aşan bir sorumluluk iradesinin hareketi vardır.
kabul etmek lazımdı
Yavaş yavaş kendi derinimde, dışarıda hiçbir şey bulamamanın sancısını buluyorum… Mantık ve sağduyu namına ben de ne varsa, hepsini kendini savunmak için bir mantık aramaya bile tenezzül etmeyen şüpheci bir bakışa aktardım. Bu hastalıktan kurtulmayı düşünmedim, zaten neye yarardı ki? Sağlıklı olmak neydi? Bu ruh halinin bir hastalıktan kaynaklandığını nereden biliyordum? Diyelim ki gerçekten bir hastalık vardı, sağlıktan daha iyi, daha mantıklı ya da daha … olmadığını kim garanti edebilirdi? Eğer tercih edilen sağlıklı olmaksa ben niye hastaydım; tabii doğanın bir hükmü ise o başka, ama o zaman da, niye beni hasta ederken mutlaka bir amacı bir olan -amaçları olabiliyorsa elbette- doğaya karşı çıkacaktık ki?
Reklam
1.000 öğeden 381 ile 390 arasındakiler gösteriliyor.