Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
"Kimsin sen Martin Eden?" Uzun uzun, merakla inceledi yansımasını. "Kimsin sen? Nesin? Nereye aitsin? Lizzie Connolly gibi kızların yanına aitsin. Her şeyin alçakça, kaba ve çirkin olduğu işçiler ordusuna aitsin. Leş gibi kokuların yükseldiği pislik dolu yerlerde sığırların arasında ırgat gibi çalışmaya aitsin. Bayat sebzeler var orada. Patatesler çürümeye başlamış. Kokla onları, lanet herif, kokla onları. Bir de utanmadan kitapların kapağını kaldırmaya, güzel müzikler dinlemeye, güzel tabloları sevmeyi öğrenmeye, düzgün İngilizce konuşmaya, kendi türünden kimsenin aklına girmeyen türden fikirleri düşünmeye, kendini sığır sürüleriyle Lizzie Connolly'lerden koparmaya ve senden milyonlarca kilometre ötede, yıldızların arasında yaşayan solgun bir kadın ruhunu sevmeye cürret ediyorsun! Kimsin sen be? Nesin sen, lanet olası! Sanıyor musun ki işleri iyi yapacaksın?
Sayfa 141
Devrimci sloganı
Aman vermeyin! Elinizdekilerin hepsini istiyoruz daha azına kesinlikle razı değiliz. Tüm dizginleri ve insanlığın kaderini elimize almak istiyoruz. İşte, ellerimiz burada. Bunlar güçlü ellerdir. Hükümetlerinizi, saraylarınızı ve tüm gösterişli hayatınızı alacağız elinizden. İşte o gün sizler de tıpkı tarladaki köylüler yada metropollerinizdeki çelimsiz işçiler gibi ekmeğinizi kazanmak için sabahtan akşama kadar ter döneceksiniz. İşte, ellerimiz burada. Bunlar güçlü ellerdir!
Sayfa 96 - Ernest EverhardKitabı okudu
Reklam
AP 1965 seçimlerine, “İnönü'yü deviren parti” imajıyla ve yeni lideri genç Demirel ile girdi. En önemlisi, amblemini değiştirmişti. Yeni amblem kırat idi ve liderin adı Demirel'di. İkisi birleştiğinde “demirkırat” oluyordu. DP döneminde, özellikle köylüler demokrat kelimesini “demirkırat” diye telaffuz ediyorlardı. Seçimler öncesindeki
Sayfa 112Kitabı okudu
'Pay değil bütün her şeyinizi istiyoruz. Daha az bir şeyle yetinemeyiz. İktidarın dizginlerini ve insanlığın yazgısını elimize almak istiyoruz. İşte güçlü, tuttuğunu koparan ellerimiz! Sizin iktidarınızı saraylarınızı, görkemli yaşantınızı kökünden silkip atacak bu eller ve bir gün gelecek siz de ekmeğinizi kazanmak için tarladaki köylüyü, başkentlerinizin yoksul mahallelerindeki yoksul işçiler gibi alin teri dökmek zorunda kalacaksınız; bakın, bu işi, bunlar, güçlü yumruklarımız yapacak!'
Her şeyinizi istiyoruz;)
'Pay değil bütün her şeyinizi istiyoruz. Daha az bir şeyle yetinemeyiz. İktidarın dizginlerini ve insanlığın yazgısını elimize almak istiyoruz. İşte güçlü, tuttuğunu koparan ellerimiz! Sizin iktidarınızı saraylarınızı, görkemli yaşantınızı kökünden silkip atacak bu eller ve bir gün gelecek siz de ekmeğinizi kazanmak için tarladaki köylüyü, başkentlerinizin yoksul mahallelerindeki yoksul işçiler gibi alin teri dökmek zorunda kalacaksınız; bakın, bu işi, bunlar, güçlü yumruklarımız yapacak!'
Sayfa 82
Federalizm, bilinçli koordinasyon Genelleştirilmiş özerklik önemlidir, ancak her şeye yerel öl- çekte karar verilemez. Uluslararası ilişkiler, büyük üretim tercih- leri, sanayi politikası, kamu hizmetleri, ulaşım, ağır altyapı, enerji seçenekleri, küresel ısınmayla mücadele, doğal kaynakların tükenmesi... Kendi kendine yeterliliği desteklemeyen
Sayfa 119Kitabı okudu
Reklam
Kırmızıya çalan bir tepe. Üst üste yığılmış bina ve saraylarıyla güvenli şehir, tepeden görülen büyük duvar resimleriyle bir başka küçük tepe. İki tane. Biri alegorik, kalabalık bir kadınlar topluluğu, simgeler ve çevresi kadınlarla çevrili, palmiyeler üzerinde taşınan, havada salınan kadın (Veronese'nin Venedik'i). Ön planda, incileri bir kabın içine boşaltan sakin ve endamlı bir kadın. İncilerle uğraştığını görmüyoruz, ama biliyoruz. Tıpkı yazarın betimlemeksizin "İncilerle uğraşıyor," dediği bir romandaki gibi. Birden, daha önce zaten hayalimden geçirdiğim bir şeyi -bu kadının İtalya olduğunu- keşfettim, çünkü havada salınan kadınlarla palmiyeler onu kuşatan denizin simgesi. İşte, düşünü görürken o figüre, hayalimden geçirdiğimde bile bilmediğim anlamı verdiğimin bir kanıtı. Onu bu anlamla yaratan kimdi? Bana öyle geliyor ki, başka zamanlarda da eteklerinden ya da orta noktasından görülen, kırlarla ve dut ağaçlarıyla kaplı benzersiz tepelerin doruklarını düşledim. Kim bilir ne zaman ve nasıl. İki varsayım. Ya bu tablolardaki (Carpaccio'nun tabloları, düşümde biliyorum bunu) Piemonte şehrini ilk kez düşlüyor ve onu (başka düşlerde) daha önce gezmiş, geçmişte görmüş olduğum izlenimine kapılıyorum - izlenimin kaynağı yalnızca düşteki zamansallık; çünkü düşteki zamansallıkta, düşlenen her an geçmişteki zamansal manzarasıyla doğar. Ya da, Monferrato ölçülerine indirgenmiş oranlarda, tepelerin doruğundaki şehirlere (bu durumda herhalde Venedik değil, Siena ile Cenova) ilişkin başka düşler gibi, başka geceler gerçekten gördüğüm bir düş; →
Sayfa 206 - Can ModernKitabı okudu
Birazını değil, hepsini istiyoruz! Sizin sahip olduğunuz her şeyi istiyoruz. Daha azına asla razı olmayacağız. İktidarın ve insanlığın kaderinin dizginlerini avucumuza almak istiyoruz. Tam burada, elimizde istiyoruz. İşte ellerimiz. Bunlar, güçlü ellerdir. Sizin hükümetinizi alacağız. Sizin saraylarınızı ve refahınızı alacağız ellerinizden. Siz de gidip, tarladaki köylü gibi, sizin kenar malallelerinizdeki yoksul işçiler gibi açlıktan ölmemek için, tıpkı onlar gibi çalışacaksınız. İşte elllerimiz! Bu eller, güçlü eller! Jack London / Demir Ökçe
"Sizin iktidarınızı saraylarınızı, görkemli yaşantınızı kökünden silkip atacak bu eller ve bir gün gelecek siz de ekmeğinizi kazanmak için tarladaki köylü, başkentlerinizin yoksul mahallelerindeki yoksul işçiler gibi alın teri dökmek zorunda kalacaksınız."
Sizin hükümetlerinizi, saraylarınızı alacağız. Görkemli yaşantınızı kökünden silkip atacak bu eller. Sizler de ekmeğinizi kazanmak için, tarladaki köylüler gibi, büyük kentlerinizin kenar mahallelerindeki yoksul işçiler gibi alın teri dökmek zorunda kalacaksınız.
Reklam
'Birazını değil, bütün her şeyinizi istiyoruz! Daha az bir şeyle yetinemeyiz. İktidarın ve insanlığın kaderinin dizginlerini elimize almak istiyoruz. İşte ellerimiz. Bunlar güçlü ellerdir. Sizin hükümetlerinizi, saraylarınızı alacağız. Görkemli yaşantınızı kökünden silkip atacak bu eller. Sizler de ekmeğinizi kazanmak için, tarladaki köylüler gibi, büyük kentlerinizin kenar mahallelerindeki yoksul işçiler gibi alın teri dökmek zorunda kalacaksınız. İşte ellerimiz! Bu eller güçlü ellerdir!'"
Bir kısmını değil, bütün her şeyinizi istiyoruz! Daha az bir şeyle yetinemeyiz. İktidarın ve insanlığın kaderinin dizginlerini elimize almak istiyoruz. İşte ellerimiz. Bunlar güçlü ellerdir. Sizin hükümetlerinizi, saraylarınızı alacağız. Görkemli yaşantınızı kökünden silkip atacak bu eller. Sizler de ekmeğinizi kazanmak için, tarladaki köylüler gibi, büyük kentlerinizin kenar mahallelerindeki yoksul işçiler gibi alın teri dökmek zorunda kalacaksınız. İşte ellerimiz! Bu eller güçlü ellerdir!
Doğa çıldırdı. Geçen yaz havalar birden öyle ısındı ki, ekinler tarlada kavruldu! Tarladaki işçiler de sıcak çarpmasından sinekler gibi öldüler. Her taraf korkunç bir halde ölüm kokuyor, nehirde cesetler yüzüyordu. Ve tabii sonbaharda tek bir ürün alınamadı. Ardından kıtlık geldi; ama ne kıtlık. İnsanlar köpek ve solucanları yediler. Hatta bazıları ölülerin kaburgalarindaki etleri kestiler. Ve şimdi de bu kış bakalım ne olacak.
“Bir kısmını değil bütün her şeyinizi istiyoruz ! Daha az bir şeyle yetinemeyiz. İktidarın ve insanlığın kaderinin dizginlerini elimize almak istiyoruz. İşte ellerimiz. Bunlar güçlü ellerdir. Sizin hükümetlerinizi, saraylarınızı alacağız. Görkemli yaşantınızı kökünden silkip atacak bu eller. Sizler de ekmeğinizi kazanmak için, tarladaki köylüler gibi, büyük kentlerinizin kenar mahallelerindeki yoksul işçiler gibi alın teri dökmek zorunda kalacaksınız. İŞTE ELLERİMİZ ! BU ELLER GÜÇLÜ ELLERDİR ! “
32 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.