Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
İyilik ve İnsâniyet
Osmanlılar, gönüllerini tezyîn eden İslâm ahlakının zarafet ve nezāket numûneleriyle dolu bir hayat yaşamışlardır. Dolayısıyla Avrupa'da insanlar adeta idarecilerinin eli altında esir muamelesine tabî tutularak çok ağır şartlarda yaşarken Osmanlılar'da müslüman olmayan ahālī bile gâyet huzur ve rahat içinde ömür sürmekteydi. Nitekim bu
Sayfa 509 - Erkam yayınlarıKitabı okudu
Goethe için de Hafız için de dünya bir "ağlama ve sızlanma yeri" değildir. Hal böyle olmakla beraber Müslüman şairle mukayese kesinlikle burada son bulmamaktadır. Goethe kendi şiiri için sadece İncil'den beslenmez, bilakis idolü Hafız gibi Kur'an'dan da istifade eder. Hakikaten de Goethe hatta bir adım daha ileri gider: Doğu Batı Divanı'nın büyük girizgah şiirine o, -ki Şarkılar Kitabı'nın başında takdim etmektedir- Hegire (Hicret) başlığını vermekte ve bu şekilde Peygamberin Hicret'ine işaret etmektedir. Kendisi de bu misali takip etmektedir. Hz. Muhammed'in 622 yılında Mekke'den Medine'ye hicreti, bilindiği üzere İslam takviminin başlangıcını teşkil eder. Hicret şiirinin ilk kıtasında Doğu Batı Divanı'nın şairi, "pederşahilerin havasını teneffüs etmek" için "saf Doğu"ya "hicret eder".
Reklam
Hanım bacılarımız okuyun
Muhammed bin Muaz buyurdu: "Abide hanımlardan birisi benimle konuşarak buyurdu: - Rüyamda gördüm. Sanki ben cennete konuldum. Bak tım ki, cennet ehli, cennetin kapılarında bekleşiyorlar. Sor dum: "Cennet ehlinin durumu nedir, böyle bekleşiyorlar?" Birisi bana dedi ki: "Çıkıp gelmesi için cennetlerin süslen diği şu hanımı bekliyorlar." Dedim ki: "O hanım kimdir?" Denildi ki: "Übülle ahâlisinden siyah bir cariyedir. Ona Şa'vane deniliyor." "Allah'a yemîn ederim, o âhiret bacımdır," dedim. Ben o durumda iken baktım ki, Şa'vane, onu havada uçu ran bir deveye binmiş geliyor. Onu gördüğümde çağırdım: - Ey kızkardeşim! Sen kendi yerine nisbeten benim ye- rimin nasıl olduğunu görmez misin? Benim için Mevlân- dan dile de beni de sana ilhak etsin olmaz mı? Bunun üzerine, yüzüme tebessüm ederek buyurdu: - Senin geleceğin daha yaklaşmadı. Fakat benden iki şeyi hifzet: Üzüntüyü kalbinden ayırma! Allah'ın muhabbetini heva-i nefsine tercih ederek takdim kıl! Bunu yaptığında ne zaman ölürsen artık sana zarar vermez.
Ben kimim ki Senin katında biri olayım? Senin zavallın olmak bana yeter! Ben asla kendimi Senin kulun kölen olarak takdim edemem! Senin mahallenin köpeğinin tozunun kölesiyim ben!
Birbirine düşman olan iki insanın ellerindeki silahlarını alarak birer buket veriniz; telkin yapın ve alışkanlık aşılayınız. Ondan sonra güler yüzle birbirlerine buket takdim etmekten hoşlanacaklar ve kendi selametlerini bu harekette arayacak­lardır. Telkin ve alışkanlık, bunlar bizim sanatımız.
23 Devlet tarafından 24 ayrı nişan Osmanlı Devleti'ni temsil eden 4 ayrı padişaha edilmiştir. Romanya'dan 2 farklı nişan verilmiştir. Bu nişanların 3 tanesi ikişer defa takdim edilmiştir. Meklemburg-Şverin kuzey Almanya'da bir Dukalık idi.
Reklam
Kur'ân'ı özet bir bilgi şeklinde öğrenmek isteyenler için bir veya iki kere tedkik yeterli olabilirse de, onun derinliklerine dalarak sırlarını kavramaya çalışanlar için bu kadarı yeterli olmadığı gibi, dört-beş kez okumak bile yeterli değildir. O kişinin, kendini defalarca ve tekrar tekrar Kur'ân'a adaması, üzerine abanması, bıkıp usanmadan yeniden tetkike koyulması ve her seferinde ayrı bir cepheden tetkik etmesi gerekir. Ve tıpkı bir öğrenci gibi, kalem ve defter edinerek bu etüd esnasında zor gelen önemli noktaları kaydetmelidir. Bu söylediğimiz şekilde sağlam bir metodla Kur'ân'ı incelemek isteyen, onun inanç sistemiyle alakalı ve dünyayı değerlendiren umûmî metoduyla ilgili noktalarda bilgi sahibi olmak için onu iki defa iyice okumalıdır. Ayrıca bu ilk etüd esnasında Kur'ân'ın genel değerlendirmeleri üzerinde toplu bir görüş edinmeye çalışmalıdırlar. Kur'ân'ın insanlığa takdim ettiği temel düşünceleri anlayıp bu düşünce esasına dayanan genel hayat sistemiyle ilgili açıklamalarını kavramaya çalışmalıdırlar. Bu zevkli gezi esnasında kafalarına bir mesele takılacak olursa acele etmeyerek hemen onu bir yere not etmelidirler. Araştırmalarını sabır ve ciddiyetle aralıksız sürdürmelidirler. Bilinmelidir ki, daha sonraki sayfalarda çoğunlukla sorularının cevabıyla karşılaşacaklardır. İşte o zaman hemen sorunun karşısına notlarını düşmelidirler. İlk etüdden sonra cevap bulamazlarsa, ikinci bir kez daha, sabır ve dikkatle çalışmaya devam etmelidirler.
Kur'ân; coşkun bir kaynak gibidir. Bu kaynağa sayısız insan, sayısız amaçlarla başvurabilir. Bu nedenle, benim herhangi bir araştırıcıya, Kur'ân'ı etüd konusunda, ona başvuran bu sayısız insanların amaç ve gayelerine uygun düşen bir fikir takdim etmem imkânsızdır. Zaten Kur'ân'a müracaat eden bu insan kitleleri arasında beni ilgilendirenler, sadece, bu kitabı anlayarak emir ve buyruklarını öğrenenler ve insanlığın çağımızdaki hayâtî meselelerine ve kördüğüm olmuş problemlerine çözüm getirme konusunda kendilerinde bir gayret gördüğüm, bir endişe sezdiğim insanlardır. Ben bu gibilere, Kur'ân'ı inceleme-araştırma yollarını öğretmekten zevk duyarım. Sonra da her araştırıcının genellikle karşılaştığı zorluk ve problemleri çözümleyebilmek için onları teşvik ederim.
Herhangi bir anayasa maddesini kalbin rızası ile Kur'ân'da gelen hükmün önüne geçirmek küfürdür. Çünkü sen beşer kelamını hâkim-i mutlak olan Allah'ın kelamı üzerine takdim etmiş oluyorsun. Sen beşeri, beşerin Rabbine üstün kılmış oluyorsun. Bunu yapan, bu dinin çizgisinden çıkmış olur.
Emperyalistler,her İslam memleketinde,dinden nefret eden ve dini prensiplerden uzak yaşamayı gaye edinen birnevi aydınlar zümresi yetiştirmeye özellikle önem vermiştir.Öyle ki,bu zümre,elindeki propaganda vasıtalarıyla,dini hakikatları veya dini yaşayışı,yobazlık,gericilik ve tutuculuk gibi ürpertici tanımlamalarla geniş halk kitlelerine takdim etmiştir.Aydınlar arasında ,İslam nizamına dönülmesi gerektiği tezini müdafaa eden her aydına karşı özel bir cephe kurulmuştur. Çünkü bilhassa aydın bir zümrenin bu şekildeki tavsiyeleri, Haçlı emperyalizminin iki asırdan beri devam ettirmekte olduğu büyük gayretlerin boşa gittiğini göstermekteydi.Ne yazık ki emperyalistler bu hususta gerçekten başarı gösterdi.Müslümanları dinlerinden uzaklaştırmaya muvaffak oldular.Gerçi bu memleketlerde hala"İslam"dan bahsedilmektedir.Ve üstelik bu milletler, sırası gelince,"müslüman"olduklarını iddia ederler.Fakat bu iddianın gerçekte hiçbir fonksiyonu yoktur.Emperyalistler,halkın yeniden İslam nizamına dönüşü gayesiyle İslam dünyasında cereyan eden bütün teşebbüsleri engellemeye muvaffak oldular.
Sayfa 186
Reklam
1980-2000 yılları arasında medya Popülizminin en önemli örneklerinden biri “telepopülizm” biçiminde İtalya’daki Berlusconi vakası olmuştur. Berlusconi bir medya patronu olarak sahip olduğu imkanları kendisinin sıradan bir aile babası olarak takdim etmek için kullanmış ve onun döneminde televizyon yıldızlarının dahi yaygın bir şekilde Berlusconi tarafından parlamenter yapılması ile medyadaki ve siyasetteki popülist eğilimler her bakımdan hiç olmadığı kadar kaynaşmışlardır.
Sayfa 276 - Ayrıntı, 1.Basım 2023Kitabı okudu
Gözü sadece bizim cebimizde olan pek çok firma, yaptığı reklamlarda kendilerini bizim iyiliğimizden ve mutluluğumuzdan başka bir şey düşünmeyen içten bir dost olarak takdim eder.
Sayfa 25
Bilimin ülkemizdeki çöküşünün en önemli sebebi ise tamamen bilgisiz politikacılardır ki, bunun en güzel örneği Tayyip Bey'dir. Bilimden en küçük bir haberi olmayan bu zat, bugün antropolojiyi ırkçılık, yarın Darwinizmi komünistlik, öbür gün fiziği ve kimyayı toplu katliam aracı olarak takdim edebilir. Akademimizi yok eden bu kafanın üniversitelerimizi götüreceği yer ise Osmanlı medresesinin miskinliğidir.
Hz.Züleyha'nın Yanlış Anlatılması...
Bazı İslami kitaplarda bile anlatılan ve Züleyha'yı (ki Kur'an'da ki ayetlerde adı bile geçmez o/kadın diye anılır) "zavallı bir aşk tutkunu ve mağduru" olarak takdim eden, ayet ve hadislerde asla söz edilmediği halde onu Yusuf'un aşkından gözleri kör olan, ihtiyarlayan, ama Yusuf'un bir duâsıyla tekrar eski güzelliğine kavuşan, nihayet onunla evlenip muradına eren bir örnek aşık gibi kutsayan yaklaşımları yanlış ve son derece tehlikeli buluyoruz.
Pınar Yayınları
Babam, annemle izdivacından sonra üç yıl geçmiş olmasına rağmen, hâlâ bir çocuğa sahip bulunamayışının kendisini çok üzdüğünü Sâim Efendi Amca'ya açmışmış. Saim Efendi Amca da babamı, kendisinin bağlı olduğu Nakşi-Kādirî şeyhi Es'ad Efendi'ye¹ (1848-1931) götürüp takdim ederek, sıkıntısını arz etmiş. Şeyh Es'ad Efendi bir elma getirterek üzerine bâzı yazılar yazmış ve babama: "Evladım, bu akşam bunu ikiye bölüp yarısını sen ye; diğer yarısını da hanım kızım yesin!" demiş. Annem bunun üzerine kısa bir müddet sonra ağabeyime hâmile kalmış.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.