— Çalışmak için müsait gün ve saat bekleme. Bilki, her gün ve her saat çalışmanın en müsait zamanıdır.
— Çalışmak için müsait yer ve köşe arama. Bil ki, her yer ve her köşe çalışmanın en müsait yeridir.
— Bir günde ve bir zamanda yapman lâzım gelen bir işi (bir dersi, bir vazifeyi) ertesi güne bırakma. Zira her günün derdi gibi, işi de kendine
•
Spoiler!
Hepimize bir Ghost lazım!
Şöyle bizi ayağa dikecek, konfor alanımızdan çıkaracak ve yaşamın farkına varmamızı sağlayacak bir hayalet gemi..
Bir düşünün 35 yaşındasınız, hayatınız boyunca sorumluluk almanız gerekmedi, tüm hayatınız kitaplar, kitaplar ve kitaplar.. Evet, aslına bakarsanız şu an hayatımızın çoğunu kitaplar kaplıyor ve
“Beyinlerinde başkalarının göremeyeceği şekilde namussuz olan insanların,namus temizleyiciliğine,bekaret bekçiliğine soyunmaları hele de tamir etmek için namussuzluk yapmaları buna da kendilerince bir takım yasal kılıflar bulmaları ne kadar iğrenç.”
On yedi yaşında hayalleri ve umutları elinden alınan bir çocuktum. Mutsuzdum. "Mutsuzluğumun sebebi ne olabilir?" diye sürekli düşünüyordum. Liseye başladığım yıl, birçok Türk babasının oğullarını okula motive etme amaçlı söylediği, "Okumazsan seni sanayiye veririm" sözünü babam da beni motive etmek amacıyla söylemişti. Genelde
— Çalışmak için müsait gün ve saat bekleme. Bilki, her gün ve her saat çalışmanın en müsait zamanıdır.
— Çalışmak için müsait yer ve köşe arama. Bil ki, her yer ve her köşe çalışmanın en müsait yeridir.
— Bir günde ve bir zamanda yapman lâzım gelen bir işi (bir dersi, bir vazifeyi) ertesi güne bırakma. Zira her günün derdi gibi, işi de kendine
Bazen şöyledir: Ne yapsak ne etsek olmaz. Neresinden tutsak elimizde kalır. Hiddetlensek de durmaz, yalvarsak da. Olur biter olacak olan.
Akar gider zaman. Önünde yıkar duranı. Yıkar geçer, tüm iyi niyetimizle orada dimdik dursak dahi.
Uyar'ın o çarpıcı mısrası gibi yok eden bizizdir her şeyi, her şeyi tamir etmek isterken üstelik:
"Her şeyi düzeltmeye kalkışmanın yok ettiği"
Turgut Uyar budur sevgili okur.
Zorlamamalı hiçbir şeyi, hiç kimseyi…
🤩
1998 Yılında Almanya’da yaşadığım dönemde, çok değer verdiğim bir arkadaşımın hediyesiydi Küçük Prens. Bana hediye edilen ve hayatımda hediye olarak aldığım ilk kitaptı! Severek ve beğenerek okuduğum bu güzel kitabı en azından birde ben yorumlamak istedim. Küçük Prens çocuklar ve yetişkinler için 1943'teki yayınından bu yana çok sayıda okuyucu
" Karker Encü: 16 yaşındaydı. Maddi durumu kötü olduğu için okulu bırakmak zorunda kaldı ve sınırın öte yanına gidip, gelmeye başladı.
Seyithan Encü: 21 yaşındaydı. Ailesinin maddi durumu kötü olduğu için okulu bıraktı. Sınıra ilk gidişiydi.
Nadir Alma: 26 yaşındaydı. Ailesine bakmak için sınıra gidiyordu.
Mehmet Ali Tosun: 24 yaşındaydı.
“Kırılan ne varsa tamir ederim – yürek dışında.” Kitabın ana cümlesi bu. Romanın baş kahramanı Yakov bir Yahudidir ve tamircilik yapmaktadır. Yeni geldiği Kiev’de Hıristiyan bir çocuğun işkence ile
öldürülmesi suçu ile tutuklanır. Yakov tamamen masumdur fakat bunu kanıtlayamaz. Çünkü devletin tüm baskı aygıtları onun bu suçtan hüküm giymesi ve bu