Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.26
Merhaba yeniyılın ilk kitap yorumu ile geldim
Kitap beni o kadar beni kendine çekti ki anlatamam çok çabuk bitirdim.
Gelelim konusuna Turan ile Dilanın hikayesi ile başlayan bir kitap sonrasında Ankaraya ve İstanbul'a uzanan hikaye.
Turan Dilan'a aşık olur ama aşkından Dilanın köyün ağası ile evli olması nedeniyle uzak durur..
Dilan'daTuran'a karşı duygularındanda boş olmayınca başlar hikaye...
Sonrasında Turan'ın annesinin durumu anlaması ve dedikodular doğruymuş diyip oğlum git diye köyden yollaması.
Falcı figonun hayatı hakkında baktığı falda söyledikleri...
Bibi'nin yanına yerleşip sesininde güzel olması ile TRT radyosu sınavlarına giren Turan ünlü bir ses sanatçısı olur..
Zeki Müren ile aynı sahne koridorlarını paylaşması..
Sanki Turan ismi ile bir tanıdık sanatçının hayat hikayesini okudum diye hissettim..
Köyünden arkadaşı olan Hatice'nin yazdığı yazıları takip etmesi yollarının İstanbul'da yollarının kesişmesi Hatice'nin hastalığı ve Turan'a olan saplantılı duyguları biraz zor günler yaşatsada sonu hüzünlendirdi..
Hele ki Datça hayatı özlediğim hayalini kurduğum bir yaşam oldu diyebilirim...
Ayda'nın hayatına girmesi ile dönmem dediği Diyarbakır'a gitmesi...
Turan'ın hayatına giren her kadında Dilanı görmesi...
Daha birçok karakter ve farklı yaşamların ele alındığı ve irdelendiği bir kitap olmuş diyebilirim...
Yazarımızın daha bir kitabını okumuştum ama bu kitabında kalemini daha güçlendirdiğini söylebilirim okuyucunuz bol kaleminiz daim olsun..
İyi akşamlar arkadaşlar. Shakespeare’nin ilk eserleri arasında kabul edilen Veronalı İki Centilmen yahut Veronalı İki Beyzade eseriyle beraberiz. Komedi tarzı yazılan bu eser aynı zamanda çapı en küçük ve en az kişiyle oynanabilen oyunları arasındadır. Ayrıca döneminde ilk defa bir kadının da erkek elbisesiyle sahne aldığı oyun olması bakımından da ilktir.
Kitaba adını veren bu iki erkek (centilmen) de Valentin ile Proteus olarak karşımıza çıkar. Valentin hayat tecrübelerini arttırmak için Verona’dan ayrılıp Milano’ya gitmeye hazırlanır. Proteus’a ise birlikte gidelim der ki hepimizin hayatında bir dostu var, her şeyi beraber yapmak istediği.
Neyse efendim, Proteus ise Juliya adında bir kıza aşık olduğu için (Allah Allah, 400 sene sonra bile tanıdık senaryo) Verona’dan ayrılmak istemez. Tabi kardeşimiz, arkadaşının Juliya’yı gerçekten sevdiğini anladığı için tek gidecek ve büyük aşka engel olmayacaktır. Sonrası gerçek bir Yeşilçam!
Oyunun teması da anlaşılacağı üzere arkadaşlık ve aşk üzerinden ilerler. Tabi dönem kültürü ve modern kültür çok farklı, tam feministlerin miting yapacağı cinsten. Keyifli okumalar diliyorum..
1996 yılında Trunk Music adıyla yayımlanan Bagajdaki Ceset bilindik bir şekilde başlıyor aslında. Görevden uzaklaştırıp yeniden görevine dönen bir Harry Bosch görüyoruz gene. Hollywood’lu bir yapımcı arabasında kafasına iki kurşun sıkılmış halde bulunur. Bagaj Müziği yani kitabın gerçek orijinal çevirisi olan Trunk Music aslında mafyanın bir öldürme taktiğidir. Cinayeti çözmeye koyulacaktır. Kendisi de hedef olacaktır bu arada tabi.
Tabi yine çevresinden destek görmeyecek, sıkıştırılacak ve her zaman olduğu gibi başarıya ulaşacaktır. Açıkçası Harry Bosch bize tanıdık geldiği için kendini okutan bir roman, yoksa öyle büyük bir farkı yok ama tüm Harry Bosch serisini toplarsak harika bir tv dizisi çıkar ortaya.
Böylelikle bir kitap daha devirdik. Aslında bazen bu kitaplar beni etkiliyor. Yani içerisinde çok ilginç bir sahne oluyor ve o rüyama giriyor. Böyle de garip bir ruh haleti içerisindeyim. Bilmiyorum sizlere de oluyor mu, bazen de rüyamda bir kitap okuduğumu görüyorum ama hiçbir kitabın adını görmedim şu ana kadar. Keşke bir tanesini görsem. Güzel olurdu. En azından her gece uçurumdan aşağı son hızla düşüp son anda uyanılan rüyalardan görmekten iyidir yahut kafayı kitap okumakla bozduk, geçmiş olsun. Şimdiden iyi akşamlar, keyifli okumalar dilerim..
510 syf.
10/10 puan verdi
Din halkın afyonudur.Niye böyle söylüyorum.Çünkü bu kitapta bizzat Karl Max'ın bu sözünü kanıtlayan nitelikte tarihi olaylar,bizlere hikayeleştirilerek yansıtılmış.Hasan Sabbah'ın ; ismini Deylem Kral'ı zamanında kralın, kartalını gökyüzüne salmasıyla ve kartalın bir kayalığa konmasından sonra kalenin ismi 'Kartalın Öğretisi' anlamına gelen 'Alah
343 syf.
·
Puan vermedi
Aziz Nesin'in sadece iki kitabını okumuş olmama rağmen mütemadiyen okuyacağım bir yazar artık. Romanlarıyla bu sene tanıştım ama çok geç olmadığını hissediyorum. Aziz Nesin, gerçekliği çok saydam bir şekilde anlatan hem toplumsal hem de bireysel konularda hiç karşılaşmadığım kadar usta bir gözlemci. Romanlarında kullandığı üslup en çok beğendiğim
Asla şaşırmam
Ağlasam sesimi duyar mısınız,
Mısralarımda;
Dokunabilir misiniz,
Gözyaşlarıma, ellerinizle?
Bilmezdim şarkıların bu kadar güzel,
Kelimelerinse kifayetsiz olduğunu
Bu derde düşmeden önce.
Orhan Veli Kanık.. Birçoğumuzun hayatına tesadüfen girmiş, tam da yaşamak istediği gibi güzel karşılaşmalarla ve içten, tanıdık bir duyguyla bir parçamız olmuş,
"𝓓𝓮𝓷𝓮𝔂𝓲𝓶𝓵𝓮𝓻𝓲𝓶𝓮 𝓰𝓸𝓻𝓮, 𝓰𝓮𝓻𝓬𝓮𝓴 𝓪𝓼𝓴 𝓰𝓮𝓷𝓮𝓵𝓭𝓮 𝓮𝓷 𝓶𝓾𝓷𝓪𝓼𝓮𝓫𝓮𝓽𝓼𝓲𝔃 𝓸𝓵𝓪𝓷𝓲𝓭𝓲𝓻."
“Seçim”, uzun bir süredir okumak istediğim ama bir türlü kitabın baskısını bulamadığım için başlayamadığım bir seriydi. Neyse artık ilk kitabı olan “Beni Seç”i okuyabildiğime göre yorumuma geçebilirim.
Hem büyük umutlar beslediğim hem de kendi kendime bu kadar büyük
Dava
Kafka belki dünyadaki nadir yazarlardan, çünkü eserleri öldükten sonra arkadaşı tarafından yazarın isteği üzerine imha edilmemiş ve yayınlanmış. Kafka edebiyat dünyasının en karanlık yazarlardan biridir. Görünüşte bir melankoliğe sahip ama Dönüşüm ve Dava eserlerinde gördük ki karanlık tarafı daha ağır basmaktadır.
Bay K bir gün apar topar kalkar
Başkalaşmışların varoluşsal süreci irdeleme zirvesidir, Dönüşüm.
Bizim çağımıza daha da uygundur belki bu eser. O yüzden de nasıl ki Sabahattin Ali’nin Madonna’sı, zamanla daha kıymetli olmaya başladıysa, tıpkı bu eserde olduğu gibi zaman geçtikçe değişen toplumsal ve sosyolojik psikolojik değişim ve dönüşümlerimiz bizi esere daha da bağlayıcı kılıyor diyebiliriz.
Ne yaparsak yapalım sonunda hep sıkıntıya ve
